Fular

788 106 97
                                    

"Sen..."

"Sen buraya nasıl girdin?" diye sordum.

"Beni özlediğini düşündüm yavru kedi." dediğinde sinirle ayağa kalktım.

Onu baştan aşağı süzdüm. Kalın, gizemli kaşları vardı. Aynı saçları gibi simsiyah kaşlar. Kalkık bir burna sahipti. Yakışıklı denilebilirdi.

Kendisini incelediğim için sırıttığını fark ettiğimde geri konuya döndüm.

"Buraya nasıl girebildin?"

"Yapabileceklerimi küçümseme." dediğinde sinirle katlanabilir sandalyeyi ayağımla kapattıktan sonra elime aldım.

Havaya kaldırdığımda "Bu sandalyeyi kafanda parçalayacağım ulan!" diye bağırdım.

"Çok ayıp, yavru kedi." dediğinde "Nesi ayıp lan!" diye bağırdım.

Üzerine doğru yürümeye başladığımda ciddi olduğumun farkına varmıştı.

Masanın çevresinde kaçarken "Bak, kameralar kapalı. Eğer bana zarar verirsen zaten şüphelisin. Daha da boka batarsın." dedi.

"Bak bir de beni düşünüyormuş gibi yapıyor." dediğimde "Düşünüyorum aslında. Seni en son ki buluşmamızda öldürmedim." dedi.

Sandalyeyi sinirle ona doğru fırlattığımda havada tutunca "Bir de buluşma diyor!" diye bağırdım.

"Sana iyilik de yaramıyor!" diye bağırınca "Ne iyiliği lan?" diye bağırdım.

"Ölmeni engelleyerek." dediğinde "Beni ölümün ucuna yaklaştıran da sensin!" dedim.

"Ayıp ediyorsun." dediğinde "Ne ayıbı lan!" diye bağırdım.

"Şöyle ki, durumunu merak edip buralara kadar tehlikeleri göz ardı edip geldim. Hiç misafirperver değilsin." dediğinde şalterlerim atmıştı.

"Sana şimdi misafirperverliği gösteririm." dedikten sonra derin bir nefes verdim.

"Tutuklusun. Susma hakkına sahipsin, söylediğin her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanilabilir. Avukat tutma hakkına sahipsin, eğer avukat tutacak imkanın yoksa mahkeme sana bir avukat tayin edecektir."

Bu dediğime kahkaha attıktan sonra "Beni tutuklayamazsın, yavru kedi." dedi.

"Belki ben tutuklayamam ama burası bir karakol. Başkası tutuklayabilir." dedim ve kapı koluna yöneldim.

Kapı kolunu tuttuğumda kapıyı açmamam için kapıya yaslandı.

"Seni merak edip onca yol geldim. Bu yaptıkların yakışmıyor."

"Önümden çekil, yoksa şiddete başvuracağım." dediğimde gülümsedi.

Gülümserken gözleri kısılmıştı. Gülüşü... Çok tanıdıktı.

"Az önce bana sandalye fırlattın, yavru kedi. Eğer şiddet uygulamamış halin buysa uygulamış halini tahmin edemiyorum."

Sinirle bağırdım. "Sarp ve bana komplo kurdun! Sırf davadan çekilelim diye!"

"Begüm, buraya çok takılıyorsun. Kendinden eminsen bence sıkıntı yok." dediğinde yakasına yapıştım.

Yakasını sarsarken "Ne demek çok takılıyorum! Senin yüzünden başıma gelenlere bak!" diye bağırdım.

"Kolunu fazla zorluyorsun." dediğinde kurşun yarasından kan aktığını yeni fark ettim. Dikiş açılmıştı.

El bileklerimi kavradıktan sonra Mesut komiserin oturduğu sandalyeye zorla oturttu.

Önümde eğildiğinde "Sapık mısın?" diye sordum.

Tuhafça bana baktığında "Ne?" diye sordu.

"Beni öldürme fırsatın varken öldürmedin, şimdi beni görmeye geliyorsun. Doğruyu söyle, benimle işin ne?" diye sordum.

Gülmekle yetindi. Bense ağzından çıkacak tek bir lafa bakıyordum.

Cebinden çıkardığı fuları koluma dolarken şaşkınlıkla ona baktım. Bu fular eskiden benimdi. Ucuna işlenmiş olan baş harfimden tanımıştım.

Ortaokulda kaybettiğim için çok ağladığımı hatırlıyorum.

Merakla "Bunu nereden buldun?" diye sordum.

"Bulmadım, birinden aldım." dediğinde bağırmaya başladım.

"Almadın, çaldın! Daha küçükken mi suça başladın! Delireceğim, kimsin sen!" diye bağırdım.

Ani bir hareketle dibime girince "Hatırlayamadın mı, yavru kedi?" diye sordu.

Hafızamı zorlamaya çalışsam da yüzlerimiz arasında birkaç santimetre vardı. Kafam karışmıştı.

"O zaman ben kaçar." diyerek ayağa kalktığında hızla ayağa kalktım.

"Hiçbir yere gidemezsin!"

"Gel de durdur." dediğinde ona doğru bir adım atmıştım ki yere çakılmam bir oldu.

Ayakkabımın bağcığını masaya bağladığını gördüğümde çoktan sorgu odasından çıkmıştı.

"Biri buraya baksın!" diye bağırırken masaya bağlanan bağcığımı çözmeye çalışıyordum.

Ölümüne OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin