Sinirle kapıya bir kez daha vurdum ve "Biri buraya baksın!" diye bağırdım.
Şüpheli çıkarken kapıyı da arkadan kilitlemişti.
On dakikanın ardından kapıyı bir polis memuru açtığında onu kenara ittirdim ve Emre'nin ofisine koşmaya başladım.
Kapıyı açan polis memurunun arkamdan bağırdığını duyabiliyordum.
Polis memuru da arkamdan koşarken Emre'nin ofisine girmiştim.
Nefes nefese Emre'ye bakarken ofisinde başkalarının da olduğunu gördüm.
Emniyet müdürü ve iki polis memuru bana tuhafça bakarken arkamdan koşan polis memuru da gelmişti.
"Begüm?"
Emniyet müdürüne baktım ve "Müdürüm." diye cevap verdim.
"Açıklama bekliyorum." diyen emniyet müdürüne, "Az önce şüpheli karakoldaydı. Kaçmadan kameralardan onu bulmamız lazım." dedim.
"Begüm sana kötü bir haberim var." diyen Emre'ye "Noldu?" diye sordum.
"Bir saat önce siber saldırı oldu. Kameralar çalışmıyor. Bir saattir uğraşıyorum."
Her şeyi planlamıştı, şerefsiz! "Hepsi planlı olmalı. Çevredeki kameralardan şüpheliyi bulmalıyız." dedim.
"Siber saldırı tek karakola değil, ilçe çapında." diyen Emre ile ne diyeceğimi şaşırdım. Bu oldukça büyük bir saldırıydı.
Endişeyle "Halkın tepkisi ne oldu?" diye sordum.
Emre tam konuşacakken emniyet müdürü, peşimden gelen polise baktı ve "Haberi vermedin mi?" diye sordu.
Polis memuru, "Sorgu odasının kapısını açar açmaz koşmaya başladı. Söyleme fırsatım olmadı." dediğinde içimi kötü bir his düşmüştü.
"Ne haberi?" diye sordum çekinerek.
"Açığa alındınız."
Emniyet müdürünün dediği ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Gözlerim dolarken, "Açığa mı alındık?" diye sordum. Olanları anlayamıyordum.
"Daha az önce sorgulaydım. Bu karar ne zaman verildi? Hem az önce şüpheli geldi. Basbaya belli bize komplo kuruyor. Yapmayın müdürüm." dedim.
"Rozetini ve silahını vermen lazım."
"Bu çok saçma. Görevden alınma süreci böyle işlemez. Dava ettiğimizde soruşturma başlar. Haksızlığa uğruyoruz!" diye bağırdım.
"Bunu dışarıda konuşalım mı, Begüm?" diye soran emniyet müdürüne "Ne konuşacağız daha?" diye bağırdım.
Emniyet müdürü, "Hadi kızım, hadi." diyerek kolumdan dışarı sürüklediğinde anlamayarak ona baktım.
"Şimdi ben sana anlatacağım. Sen de Sarp'a anlatacaksın, tamam mı?" diye soran emniyet müdürüne "Sizi dinliyorum." dedim.
"Sizin işler oldukça karışık. Yüksek makamlardan özel ricada bulunuldu. Ne yapıldıysa sizin iyiliğiniz için." dediğinde "Nasıl?" diye sordum.
"Maalesef bilmiyorum. Sebebi söylenmedi ama böyle bir emir geldiyse sizin iyiliğiniz içindir."
"Açığa alınmak yine de bizi kötü etkileyecek." dediğimde "Silahını ve rozetini bana ver. Ben ikinizin yerine de işlemleri formaliteden halledeceğim." dedi.
Silahımı ve rozetimi verdiğimde "Teşekkürler." dedim.
"Bu söylediklerim başkalarının kulağına gitmesin, tamam mı?" diye soran emniyet müdürüne "Tabii ki gitmez." dedim.
"Bu olanları bir tatil gibi düşün." dedi.
"Peki dava? O ne olacak?" diye sordum.
"Senin bugün burada olan arkadaşın cinayet bürodaydı, değil mi?" diye sorunca "Evet, öyle." dedim.
"Farklı bir karakola verilecek dava. Büyük ihtimalle dava ona gider." dediğinde sevindim. Şahin'in polisliğine güveniyordum.
"Teşekkürler müdürüm."
"Bahsettiğin şüpheliyi gördün mü?" diye sorunca "Evet gördüm ve tanıyor olabilirim." dedim.
"Tanıyor olabilirim derken?" diye sorduğunda kolumdaki fuları gösterdim ve "Eskiden bana ait olan bir fulardı. Ortaokulda kaybetmiştim ve bana geri verdi." dedim.
"Bu ihtimal hoşuma gitmedi ama dava seninle ilişkili olabilir. Bu şüphelinin seni neden öldürmediğini de açıklar." dedi emniyet müdürü.
"Cinayetler benim yüzümden işlenmiş olabilir mi?" diye sordum endişeyle.
"Şu an emin olamayız. Hastaneye gitmelisin. Yanına bir polis memuru da vereceğim. Şüphelinin eşkalini çizsin." diyen emniyet müdürünü kafamla onayladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/294647505-288-k393709.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümüne Oyun
ChickLitTek bağlantısı cinayetin sadeliği olan üç cinayeti araştıran polislerimiz dava üzerinde çalışamadan ilginç bir şekilde açığa alınırlar. Cinayetin baş şüphelisinin eski bir tanıdığı olduğunu fark eden baş karakterimiz onun kim olduğunu hatırlamak içi...