Çığlık

549 82 59
                                    

Boğazımda hissettiğim eller ile gözlerimi açtım. En son hatırladığım şey saatin sabah yedi olduğu için esnediğimdi.

Beni boğmak niyeti ile üzerime çullanan Selim'i var gücümle ittirdim.

Geriye doğru düştüğünde hızla ayağa kalktım ve koridora koştum.

Bana en yakın Kayra'nın kapısına giderken anahtarın yerinde olmadığını gördüm. Aynı diğer anahtarların olmadığı gibi...

Selim odama gelmeden önce tüm anahtarları toplamış olmalı. Yine de bir ümit Kayra'nın kapısını zorladım.

Odamdan çıkan Selim, "Hadi ama bu kadar kolay olacağını düşünmemiştin, değil mi?" diye sordu.

Korkuyla yutkundum.

"Bilerek onca saat sonra geldin. Beni uykumda gafil avlamak istedin." dedim.

Sırıtarak, "Doğru bildin." dedi.

"Şimdi." dedi.

"Bence kaçmalısın."

Doğru söze ne denirdi? Bahçeye doğru koşmaya başladım.

O esnada Kayra kapı kolunu zorlamamdan dolayı uyanmış olacak ki bana sesleniyordu.

Selim, Kayra'ya güldü ve ona seslendi. "Vedalaşmalısın Kayra! Bana adam değilsin demesinin acısını çekecek!"

Kayra'nın kapıya vurduğuna dair sesler gelirken bahçeye çıkmıştım.

Güneş çoktan doğmuştu. Duvarların ardından yenice uyanan hayvanların sesleri duyuluyordu.

Sadece hayvan sesi olması ve ıssızlığı bahçeyi korkutucu kılıyordu.

Zaten pek bahçe değildi. Çevresi duvarla kaplı küçük bir ormandı.

Daha önce saklanırım diye baktığım kütüğe girmeyi düşünsem de vazgeçtim. Selim'in görüş alanındaydım. Saklanmak işe yaramazdı. Beni rahatça bulurdu.

Hızla kütüğün üzerine çıktım. Odadan da ağaca.

Selim bu hareketime güldükten sonra "Kaçamayacaksın." dedi.

Kendi kendime "Sadece saat dokuza kadar dayanmam gerek." dedim.

"Evet, sen avantajlısın ama beni uykumda yakalamak için epey vakit öldürdün. Tahminimce bir, iki saat kaldı. Uykumu aldım, gücüm yerinde. Seni gözlerin ele veriyor, sabahlamışsın. Bu güçsüzlüğün ile senden kaçabilirim."

"Bir şeyi unutuyorsun. Burada birini öldürme yetkisi tek bende." dedi.

"Neyse ki yapmam gereken tek şey kaçmak." diye karşılık verdim.

Selim çevik bir hareketle ağaca tırmandığında yere atladım ve toprağı avuçladım.

Selim ağaçtan inerken toprağı yüzüne fırlattım. Özellikle gözüne giren topraktan rahatsız olup kendine gelmeye çalışan Selim'in sağ dizine arkadan tekme attım.

Dizlerinin üstüne düştüğünde göğsüne bir tekme attım. O sırt üstü düşerken kaçmaya başladım.

Bana en yakın olan ağaçevine girdim ve Selim'e baktım.

Ayağa kalkmış, sinirle etrafa bakıyordu. Yanan gözleri buradan belli oluyordu.

Beni görme ihtimaline karşı kafamı eğdim ve derin nefesler aldım.

Saat tahminimce sekizdi. Bir saat burada saklanabilirsem harika olur.

Selim'in ismimi bağırarak etrafta gezdiğini işitiyordum.

"Saklanabileceğini mi sanıyorsun, Begüm? Bana söylediğin lafları ödeyeceksin!"

Nefesimi tuttum.

"Arkadaşların ile saklanacak yerleri incelerken sizi izliyordum. Şu an nerede olduğunu öğrenebilmek için..."

Gizlice ona baktım. Arkası ağaçevinin önünde, arkası dönük çevreyi inceliyordu.

"Bö!"

Bir anda bana doğru dönünce göz göze geldik.

Korkudan çığlık attığımda Selim sırıtarak ayak bileğimden tuttu ve beni aşağı çekti.

Ağaçevinden yüz üstü yere düştüğümde acıyla inledim.

Düştüğüm yerden doğrulduğumda burnumdan akan kanlar dudağıma ilişti.

Selim sinirle ona yaptığım gibi göğsüme sert bir tekme atınca sırt üstü yere düştüm.

Gücüm tükenmişti.

Karnıma bir tekme daha attığında acıyla kıvrandım.

"Sana kaçamayacaksın demiştim."

Üzerime oturduğunda tüm ağırlığını bana vermişti.

Boğazımı sıkmaya başladığında ne yapacağımı bilemedim. Aldığım tüm eğitimi unutmuştum.

Nefesim kesilirken Selim'in altında çırpınıyordum.

Boğazımı sıkan elini tutup çekmeye çalışıyordum lakin gücüm tükenmişti.

Ölümüne OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin