133. Bölüm (anı ağırlıklı, hatta 10 ton fln ağırlıklı. 4 astsubayı tanıyoruz)

25 2 49
                                    

Yusuf: Komutanım hatırlıyor musunuz?

Kaan: Umudunu kırmak istemiyorum... hiç hatırlayamayacakmışım gibi geliyor.😔

Yusuf: E marş sözlerini hatırlıyorsunuz, rütbeleri hatırlıyorsunuz, her şeyi hatırlarsınız...

Kaan: Bilmiyorum...

Yusuf: Hatırlayacaksınız komutanım. Bir dakika.

Yusuf dışarı çıkar. 2 dk sonra geri gelir.

Yusuf: Yarın gelip alacağım seni, komutanı tanırsın belki, çok çektirdi o bize.

Eve gider.

Hopp mekan değiştiriyoruz.

Saat 20.00

Talip evde otururken kapı çalar. Zehra'nın geldiğini sanıp gülümser. Kapıyı açınca babasıyla göz göze gelir.

Mehmet: Amacın ne senin? Saçma salak ergen triplerine girmişsin!

Talip: Birinden nefret etmek ne zamandan beri ergen davranışı acaba?

Mehmet: Babanım ben senin!

Talip: Artık değilsin. Ölmek üzereyken neredeydin lan? Çocuğu yapmakla baba olunmuyor, ona bakman da lazım, sevmen lazım, sende hangisi var? Babam falan değilsin sen benim, bence artık evlatlıktan reddedebilirsin.

Kapıyı yüzüne kapatır. O kadar kötü olay yetmezmiş gibi bir de böyle birinin oğlu olduğu aklına gelmiştir.

Kürşat eve yeni gelmiştir. Günlük rutini haline gelen Google'a "Doğu Türkistan" yazıp haberlere bakacaktır. Haber yok... o da sadece Gök Bayrağa bakmakla yetinir.

💭💭💭💭💭💭💭💭💭💭💭💭💭

Kürşat: مەن جۇڭگولۇق ئەمەس!
(Ben Çinli değilim!)

Dediği anda arkasında duran Çinli adamdan tekme yemişti. Bilerek Çince konuşmuyordu, hatta bazen dizilerden öğrendiği kadar Türkiye Türkçesi konuşuyordu.

Gençlik yıllarıydı. Oruçlu olduğu gündü. O gün okulda parti yapmışlardı, hiçbir şey yiyip içmeyenleri de tarlada çalışmaya göndereceklerdi. Kürşat sınıfta oturmuş, aşağıda dans eden çocuklara bakıyordu. Öğretmen içeri girdi.

Oç: 永正 你不來嗎?
(Yong Zheng, gelmiyor musun? )

Kürşat: ياق!
(Hayır!)

Oç: 我不明白?
(Anlamadım?)

Kürşat: 不!
(HAYIR!)

Oç: 為什麼?
(Neden?)

Kolundan tuttu ve aşağı indirdi. Herkes bir şeyler yiyip içiyor, Kürşat da diğer Uygur Türkü arkadaşlarıyla bakışıyordur. Öğretmen gelir ve bir şeyler yemesi için zorlamaya başlar...

18 yaşına gelmiştir. Havaalanındadırlar.

Kürşat: ئۆزىڭىزگە كۆڭۈل بۆلۈڭ.
(Dikkat edin kendinize.)

Annesi: كۆرۈشەيلى ...
(Görüşürüz...)

Onu son kez o zaman gördü. Üniversite için Türkiye'ye gitmeden önce...

Daha da geriye gitti. 7 yaşındaydı. Babası namaz kıldığı için toplama kampına gönderilmişti. Ertesi gün okula giderken Kürşat'ı yolda durdurup dövmüşlerdi. O zamanlar Çince bilmiyordu, ne dediklerini de anlamamıştı. Yüzündeki yaranın izi hala biraz duruyordu, neyse ki çok belli olmuyordu.

💭❌💭❌💭❌💭❌💭❌💭❌💭❌💭❌💭❌💭❌💭

Mustafa çoktan gelmiş, sadece oturuyordu. Her zamanki gibi dışarıdan yemek söylemişti, kendisi yapmayı hem sevmiyor, hem de yapamıyordu.

Bunun yangın travmasıyla alakası yok, hem yanan odunun üstünden atlayabiliyorsa ocağı da yakar değil mi?

Sokaktan gelen ambulans sesleri... 24 yıl geriye nasıl gidebilirsin? Ne zaman acı acı çalan o sireni duysa 24 yıl geriye gidiyordu o da.

Çok konuşkan biri değildi, arada "Sessiz Kurt" dedikleri de oluyordu. (Hayır kesinlikle lakap çalmadım)
Yusuf habire ona baktığı için biraz tedirgin oluyor görevde, onu çok tanımadığı için kötü niyeti olması ihtimalini düşünüyordur. Off, görev dışında sorabilir aslında, ondan 1 yaş küçük de olsa utanıyordur, düşünsene görevde üstün ama görev dışında sen ondan 1 yaş büyüksün.

Ama tanısa o çocuğu, ne kadar tatlış olduğunu bilse böyle düşünemezdi, rütbe önemli de değil, gidip sorsa sanki ne diyecek ona Yusuf? Neyse, bunu daha fazla düşünmek istemedi.

Yunus Emre, eve geldiğinde hiçbir şey hatırlamak istemiyordur. Babasının her gece eve sarhoş gelip annesiyle kendisini nasıl dövdüğünü hatırlamak istemiyordur mesela. Annesini dayısının "Nasıl bu adamla evlenirsin!" Deyip kavga ettikleri son gün gözlerinin önünde nasıl canice katlettiğini de hatırlamak istemiyordur. Ama işte bir yer boş kalınca unutulmuyor ki. Eve gelince aklından çıkmıyor ki o görüntüler.

Çok asosyal biri değil aslında, sadece yarasını saklamaya çalışıyor, eğer belli ederse düşmanları onu tam oraya tekrar bıçak saplayarak öldürür. Ama eğer eğitimdeyse...

"İlacı zehirden ayıran dozudur."

Akif, eve gelir gelmez ayyıldızlı bayrağı öper, Akif'i en iyi anlayan kişi o bayraktır. Onun evlatlıktan reddedilme nedenini hatırlıyor musun?

İnancı. Akif lise 1'e kadar Ateist olduğunu sakladı, sonra arkadaşlarıylayken ağzından kaçırdı ve sonuç... Komutanlarından da saklayabildi, ta ki Burhan diye bir komutanı olana kadar.

Şehit olmak TDK'ye göre kutsal bir amaç uğruna ölmek demektir. Vatan kutsaldır, bayrak kutsaldır, din ile alakası yoktur. (Diğer türlü bakınca var)

"Vatan aşkı canımdadır,
Bayrak, sancak kanımdadır,"

(devamı var Türkçe dersinde uyuduğum için nasıl belirteceğimi bilmiyorum.)

649

Bence güzel olmadı.

Çok sıkıcı oldu.

Diğer bölüm için bir şeyin belirtilerini iyice araştırdım abiniz biraz tehlikede😁

Hala bok gibi hastayım, günlük yb atamıyorum fikir de gelmio.

Keyfim de yok, dolar 18 olmuş. Azerbaycan Manatı bile 10 tl olmuş bana hangi ekonomiden bahsedion hojam sen? Yılbaşına 11 gün kalmış kimsenin umrunda değil psikolojik olarak s!kilmiş durumdayız.

4 KAHRAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin