Doktor içeri girer. Fatih Hasan'ın elini tutar.
Doktor: Mide tümörü
Fatih Hasan'ın elini daha da sıkar.
Doktor: Neyse ki çok ilerlemeden belirti göstermiş. Ameliyatla alabiliriz.
Doktor birkaç açıklama yapıp çıktığında ikisi de konuşmadı.
Hasan: Korkmuyorsun değil mi?
Fatih: Ameliyattan mı? Ne korkacağım ya?
Hasan: Bembeyaz oldun da😅
Fatih: O ondan değil. E yarın sen göreve gideceksin?
Hasan: Evet, aklın bende mi kalır?
Fatih: Hayır, yani evet...
Hasan: Bana bir şey olmaz. Olursa da en fazla vurulmuşumdur.
Fatih: Senin aklın bende kalmaz mı?
Hasan: Görevde aile düşünmek yasak be, tüm Türk milletini düşünüyorsun. Ya korkma yemin ederim dikkat edeceğim.
Kürşat annesiyle dışarı çıkmıştır.
Kürşat: Senin vatandaşlık şeylerini halledelim, kimlik falan çıkarttıralım. Sonra biraz dolaşırız, insanlarla konuşursun öğrenirsin biraz.
Patime: Vatandaşlık?
Kürşat: پۇقرالىق
Patime: Anladım. Kimlik bu mu?
Çin kimliğini gösterdi.
Kürşat: Evet o😤. Ama Türkiye olanını çıkaracağız bak bundan.
Cüzdanını çıkarıp gösterdi.
Kürşat: Burada Fatma yazacak, burada Doğan yazacak. Burada da numara yazacak.
Patime: Neden?
Kürşat: Benim adım "D" ile bitiyordu ya, "D"nin söylenişi zor diye "T" oldu. Patime çok kolay değişen bir isim. Uygurca Patime, Azerbaycan Türkçesi Fatimə, Türkiye Türkçesi Fatma oluyor. Değişmek istemezsen kalabilir.
Patime: Değişebilir ama unuturum.
Kürşat: Alışamazsın yani.
Patime: Fatimə olabilir.
Kürşat: Türkiye Türkçesinde "Ə" yok ki annem.
Patime: Tamam Fatma olsun.
Kürşat: Değiştirmeyebilirsin.
Patime: Yok öyle olsun.
Olayı açıklarlar. Kimlik için gittiklerinde
****: İsim soyisim?
Kürşat: Fatma Doğan.
****: Anne baba adı?
Kürşat: Ana, atanıng ismi nä?
Patime: Sélim.
Kürşat: Ana?
Patime: Ceyran.
Kürşat: Baba adı Selim, anne adı Ceyran.
Bu arada Uygurca biliyorum ama latin alfabesiyle yazılanını. Uygurca alfabesi zaten zor. 2 saat isim aradım yok. Görevli geçici kimliği verdi. Çıktıklarında
Kürşat: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısın bundan sonra. Yazar da adını Fatma olarak yazacak.
Fatma: Bunu atayım mı?
Kürşat çin kimliğini alıp cüzdanına koydu.
Kürşat: Gerek yok, benimki de hâlâ duruyor iptal oldular zaten. Vatandaşı değiliz ki? Ben Doğu Türkistan vatandaşı olarak doğdum, sonra Türkiye.
Fatma: Sen yigirmi tokkuz yaşındasın mı?
Kürşat: Evet yirmi dokuz yaşındayım. Ama düzelteyim cümleni. "Sen yirmi dokuz yaşında mısın?"
Fatma: Anladım. Senin şey ne?
Kürşat: Neyim?
Omzunu gösterdi.
Kürşat: Boyum mu?
Fatma: Hayır asker var ya.
Kürşat: He rütbem mi? 2. Astsubay rütbesi diyeyim. Bilmezsin sen.
Fatma: Büyük mü?
Kürşat: 15 tane rütbe bana "Komutanım" demek zorunda. Önemli olan rütbe değil ki görevini iyi yap ne olursan ol.
Fatma: Komutan büyüğe mi deniyor?
Kürşat: Anne eğer rütbesi kişiden büyükse deniyor. Aynıysa saygı ifadesi olarak da kullanılabilir.
Fatma: İfades?
Kürşat: İfade-si. Yani sözcük diyelim.
Mustafa da evde bir şeyler yazmaya çalışıyordur. Mektup yani, şehit mektubu diyelim. Ama yazamıyordur, genelde duygusallaşmayı sevmez.
Mustafa: Şehit olsam adımla birlikte gömüleceğim galiba, hatırlanmak için seçmedim zaten bu mesleği. Kalsın, yazamıyorum zaten.
"Şehit olsam adımla birlikte gömüleceğim. Hatırlanmak için seçmedim bu mesleği, ailemin çok küçükken çıkan bir yangında ölmesi, benim o yangından çıkan tek can olmam ve o yaşta o kadar şey kaldırabilmem itti beni buna. Vatan aşkıyla çalışan kalbimin, beynimin içinde yankılanan diğer fikirleri duymazdan gelmesi itti. Şehit olma ihtimalim daha yüksek çünkü utangacım. İnanır mısınız, görevimin ilk günlerinde vurulduğumu söylemeye utandığım için ceza yemiştim. Bunu yazma amacım yok, zaten yapayalnızım, evimde kimse yok ki bu yazıyı bulsunlar. Bilmem belki Türkistanlı bulur da habere bile çıkar. Kürşat'ın benden farkı yok çünkü geçmişi daha zor onun... Doğu Türkistanlı bir astsubay o da, eskiden de görev yerimiz aynıydı şimdi de.
Ben de az şey yaşamadım. Karşılaştırmak gerekirse 1 kez tecavüze uğramak mı yoksa binlerce kez şahit olmak mı? Bilmiyorum ama hiç olmasa keşke böyle şeyler...
İçimi dökmek iyi geliyor sanki... Bundan sonra hep yazmak istiyorum. Mektup değil de günlük gibi."
Yazamıyordu. Kağıda yazmaya bile utanıyordu çünkü. Silah tutan el gitar da tutuyordu, kalem de tutuyordu, neşter de tutuyordu.
Kaan Gece ile yemeğe çıkmıştır yine.
Kaan: Ben böyle utanıyorum.
Gece: Beni sevdiğini şak diye söyledin buna mı utanıyorsun?
Kaan: En son yemeğe çıktığımızda ne olduğunu unuttun galiba.
632 kelime oldu şansa bak. Bu bölüm bok oldu ya PFFFF

ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 KAHRAMAN
AçãoTavsiye etmiyorum, ilk 6 bölüm utançtan silinmiştir Cringe seviyesine göre 50-100 arası başlanabilir