Kaan odaya döner. Herkes Kürşat'ı dinlerken girmiştir, bakışlar birden ona döner. O da oturup dinlemeye başlar.
Kürşat: Sonra ben kalktım yerden, bu bana tekmeyi bi koydu. Ben de artık son çare, gaza geldim kafasına bi tekme attım, çocuk bayıldı. Ben korktum eve doğru sırtımda 20 kilo çantayla zar zor koşuyorum. Eve vardım. Ben Kuran ezberlemeye çalışıyorum o zamanlar, şu an ezberimde. Neyse girdim içeri. Evi de bina sanmayın ha, 2 oda var yatak odası ve salon. Mutfak falan hep balkonda, balkon daha büyük. Tuvalet de dışarıda. Yatak odası dediysem de, yere yorgan sermişiz, yer yatağı yani. Ben eve geldim. Çantayı çıkaracağım küçücüğüm daha 8-9 yaşlarındayım, hoca bize tüm kitapları koyun diyordu, çanta en az 20 kiloydu. Neyse çıkardım, içeri girmişim uyumuşum. Annem kollarımdaki, yüzümdeki morlukları görmüş. Buz koymuş ben uyurken. Ben hastayım zaten, uyurken sayıklıyormuşum "Türkiye abi bizi kurtar." Diye, ama Uygurca değil bildiğin Türkiye Türkçesi. Ertesi sabah beni aldılar, ben 10 yaşına kadar yatılı okulda kaldım. Ve çalıştırıyorlardı, nasıl uyuyacağımızı bile söylüyorlardı. Yüzümdeki şu yara izi var ya, çok az belli oluyor. O o zaman oldu, çıkışta abilerden biri bıçakla yardı.
Erkan: Dedem eskiden çocukluk anılarını anlatırdı, onun gibi dinledim.
Kaan: Siz 2 dk'da nasıl Kürşat'ın anılara geçtiniz?
Yusuf: Bizim meraklı melahat yüzündeki yarayı sordu, sonra tamamen anlat dedi böyleyiz.
Yiğit: İyi yine Kürşat astsubay olabilmiş, bizim oralarda az daha sivilce yüzünden almıyordular çocuğu.
Mustafa: Abartmayın komutanım o kadar da değil.
Yiğit: Abartmıyorum.
Demir: Eğitim ne zaman ya?
Yusuf: Yazın, güneşin altında halledecek bizi.
Erkan: Hay amk ya! Ben dayanamam o zaman.
Hasan: Ben de dayanamam aq yazın bile yağışlı oluyor bizim oralar güneş yüzü gördük sanki.
Demir: Komutanım abartmayın, en zor kurslara gittiniz eğitim aldınız alev topu mu durdurur?
Kaan: Valla beyler ben dayanırım, 1 ay az yani.
Kürşat: Benim için sorun yok ama soğuk olsa daha iyiydi.
Yiğit: Ters köşe de yapabilir Burhan Binbaşı'yı tanımıyorsunuz sanki. Kışın Yakutsk'a götürür görürüz ebemizinkini.
Sustu herkes. Yorulmuşlardı yeterince, biraz sessizlik iyi gelebilirdi.
Tamam belki Kürşat ve Mustafa onu tanımıyordu, onların iç sesi bağırmazdı.
Ama diğerleri çok kötü bağırıyordu. Yusuf Yiğit'in hâlini görüp kolunu omzuna atmak istedi ama Yiğit ani refleksle omzunu çekti, sonra Yusuf'a bakıp tekrar yanına geldi. İç sesi onu azarlarken dışarıdan bir müdahele aldığında korkuyordu neredeyse. Henüz görevin başındaydılar. Eve gitme gibi bir şey olamazdı.
Yusuf eline kitabı alıp son sayfasına tekrar baktı. Toprak Ana kitabı... Maysalbek'in mektubu gibi bir şey yazmak istemişti sanırım...
Yiğit: Ben acıktım ya, gelen var mı?
Yusuf: Ben.
Odadan çıktılar. Herkes kafasını kaldırdı, sessizliği bozan da Demir oldu.
Demir: 26 yaşına girdi, 26 kurşun yedi çocuklara siper olarak. 45 iti de tek başına halletti... Size birilerini hatırlattı mı?
Kaan: Şehit Mübariz İbrahimov.
Hasan: Şehit Ferhat Gedik.
Erkan: Bize de nasip olur mu be?
Kürşat: Şehitler Panosu'ndaki aynanın önüne geçip hayal ediyorsun ya, o bile çok güzel.
Yusuf ve Yiğit oturmuş, çaylar önlerinde, hiç dokunmamışlardı bile. Yusuf'un telefonunda herşey vardı. Eskiden Yusuf'un galerisine Murat ile baktıklarında şöyle demişti:
Murat: Abi burada çok güzel gülmüşüm, şehit olursam bunu koyun internete.
Kerem: Yok be olm, benim tipime bak.
Yusuf: Ne varmış lan tipinde? Bunu görüp kız olmak istemeyen de ne bileyim.
Yiğit: Yavşama lan abime!
Kerem: Yok, benim sevgilim var zaten.
Yiğit: NE? KİMM?
Yusuf: AsKer😉
Murat: Bu karargahtan mı?
Kerem: Söyleyemem.
Aslı-Kerem shipiydi aslında...
Yiğit: Olm bee... Hatırladın değil mi?
Yusuf: Bana ilk gay unvanını verdiğiniz gün.
Yiğit: Murat'ın dediğini hatırladın mı?
Yusuf: Ben o veledi özledim ama şimdiden...
Yiğit: Bi 6 yıl daha acısı geçmeyecek.
Yusuf: Hiç geçmedi ki?
Yiğit: Aslı'ydı değil mi?
Yusuf: Evet, o yüzden öyle diyorduk.
Yiğit: Şehit olduktan sonra ne oldu yengeye?
Yusuf: Şehit olduğunu söylemedim, ayrılmak istediğini söyledim.
Yiğit: Neden?
Yusuf: Şehit olduğunu duysa ağlardı, üzmek istemedim. Ona sadece sinirlense yeter. Hem öyle olsa bir daha hayatını yaşayamazdı, yani bir daha birini sevemezdi. Ayrılınca bitti, şehit olunca bitmez.
Yiğit: Murat'ın sevgilisi var mıydı sence?
Yusuf: Vatan vardı sayılır mı.?.
Yiğit: 26 kurşun ne be...
Yusuf: Ferhat Gedik 41 kurşun, Ömer Halisdemir 30 kurşun... 26 işte.
Yiğit: Yusuf biz onu yalnız bırakmasaydık intikam için kendini feda etmezdi.
Yusuf: Biliyorum... Olm mektup çok koydu be...
Yiğit: "Bana taktığınız lakaplara hiç alınmadım, bunun için üzülmeyin. Çünkü özellikle Yiğit abinin eve gidip gözleri kızarana kadar ağlayacağını biliyorum."
Yusuf: Ben çok duygusuz imajı mı veriyorum?
Yiğit: Hayır, tüm lakaplarını ben taktım diye üzülmememi söylemiş.
Yusuf: Işık, Murki, Hesap Makinesi, Gay Murat, Postacı, Bozpuşt.
Yiğit: Ama sonuncuyu hiç söylemedim ki yanlış anlaşılır diye😅
Yusuf: Olsun nişan alırken dedin ya.
Yiğit: Olm büyüdük lan...
Yusuf: Valla büyüdük ya...
746 kelime.
Bu bölüm aşırı boştu amk ya çok uzattım.
Hatta çoookk uzattım.
AŞIRI UZATTIM HİÇ SEVMEDİM BU BÖLÜMÜ.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 KAHRAMAN
AçãoTavsiye etmiyorum, ilk 6 bölüm utançtan silinmiştir Cringe seviyesine göre 50-100 arası başlanabilir