199. Bölüm

18 2 38
                                        

Saat 13.30

Ömer: Burhan, seninle görüşmek istiyor.

Burhan: Gelebilirsem geleyim.

Ömer: Tamam.

Burhan 15 dk sonra oradadır. Karşısına geçer.

Burhan: Ne var?

Furkan: Benden nefret ediyorsun değil mi?

Burhan: Kardeşim dediğim adamı öldürdün, bağrıma mı bassaydım?

Furkan: Mutlu musun şimdi abi?

Burhan: Bana abi deme!

Furkan: Asena ne kadar büyümüş... en son gördüğümde 6 yaşındaydı.

Burhan: Allah belanı versin!

Furkan: Sevgili de yapmış, onun için 2 bıçak yiyen bir erkek arkadaşı var.

Burhan: Sevgili değil onlar! O benim askerim.

Furkan: Dayanıklıymış. Güçlü de, gözümdeki morluğun sebebi.

Burhan: Bana ne? Neden çağırdın, görevime dönmem lazım.

Furkan: Abimi özlemiş olamaz mıyım?

Burhan: Abin değilim ben senin!

Furkan: Binbaşı sakin ol, ne bu görev aşkı? Kardeşini görmek daha iyi değil mi?

Burhan: Benim bir kardeşim şehit, diğerini de sen öldürdün! Sen benim hiçbir şeyim değilsin! Benim gözümde leşini topladığım 1398 itten farkın yok artık!

Burhan kalkıp gitti. Arabaya binip karargaha döndü.

Yiğit ve Zeynep oturmuştu. Yusuf da uyuyordu.

Zeynep: Yiğit siz ne zaman tanıştınız?

Yiğit: Ben lise 1 o lise 3. Abimin en yakın arkadaşıydı, o zaman tanıştık.

Zeynep: Şehit olduğunda ne yaptı?

Yiğit: O başında bekliyordu da, ben uzaktaydım.

Zeynep: Neden?

Yiğit: Ben şehitlerin yanına gidemiyorum. Yusuf şehit olduğunda yani eğitimimde de öyleydi, 3 metre uzağında ağlıyordum.

Zeynep: Neden gidemiyorsun?

Yiğit: Bilmiyorum, denedim kaslarım kitleniyor.

Kürşat annesiyle dışarı çıktı. Biraz gezip Türkçeye ısınmasını sağlayacaktı, yani amacı buydu.

****: Efendim görmemeniz gereken neyi gördünüz?

Kürşat: Ben mi? Hangisini söyleyeyim?

****: Ne kadar varsa.

Kürşat: Ben Uygur Türküyüm, 18 yaşıma kadar orada kaldım. 13 yaşında toplama kampındayken 8-9 yaşlarındaki kız çocuklarına .. ettiklerini gördüm, gözümün önünde 2 adamı döverek öldürdüler. Dedem kamptan serbest bırakıldığında ne kadar zayıf olduğunu gördüm, 2 haftaya öldü zaten gözümün önünde.

Gözleri yaşardı.

Kürşat: Mum ışığında Kuran ezberlemeye çalışırken camdan baktığımda babamın 4 Çinli polis tarafından siyah bir arabaya alındığını gördüm, annemin ağladığını gördüm. Oruç tuttuğum için boynuma asılan ölü köpeği gördüm. Yatılı okula aldıklarında bayramlarda benim gibi Uygur çocuklara Çin kıyafetleri giydirip Çinin milli marşını söylettiklerini gördüm.

Gözlerini sildi.

Kürşat: Geçen gün Uygurların ayaklandığı haberi geldi... Kanlı şekilde bastırılıyor... Susmayın arkadaşlar, Doğu Türkistan'da zulüm var. Biz de Türküz, gardaş gardaşa yardım etmez mi? Biz de Türküz, biz de Müslümanız... En önemlisi biz de insanız!

Röportaj yapan adam sustu...

****: Yayınlanma izni?

Kürşat: Var.

İlerlediler. Kürşat sanki içini dökmüştü.

2 gün sonra...

Mustafa: Kürşooo haberlere çıkmışın lan!

Kürşat: Kürşo ne olm ya duyan Kürt sanacak. Hem ne haberi?

Mustafa: Bak!

Odadaki televizyona baktı.

Kürşat: OHA İLK DEFA DOĞU TÜRKİSTAN'I HABER YAPTILAR!

Tim oturuyordur öyle.

Erkan: Yalnız üniformasız görmeye alışmamışım seni Türkistanlı.

Kürşat: Görev dışında görmüyoruz ki birbirimizi.

Mustafa: Ayaklanma bitmiş, 214 ölü 1367 yaralı...

Kürşat: Bir de umudunu sömürmüşler diyorsun bana. Al sana bağımsızlık bak.!. Ben buraya gelmeden 1 yıl önce Urumçi katliamı oldu. Hedef bağımsızlıktı, tüm akrabalarım öldü. Bende umut kalır mı? O memlekete kimse yardım etmeyecek, yok olacak Türkistan...

Türkistanlı'nın sesi çok kötü çıkmıştı.

Kürşat: Bir de hedef Turan diyoruz, daha öz yurdumuza yardım edemiyoruz bir ticaret için!

"Türküm diyen horlanmakta...
Sabır taşı zorlanmakta..."

493 kelime

Güzel ama kötüydü.

Fikir yoq.

Son 1 bölüm...

AGA BEEE!

AĞLARIMM!

DAHA HAZIR DEĞİLİMMM!

4 KAHRAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin