164. Bölüm

25 3 59
                                        

Kaan'ı tekrar ameliyata alırlar. "Ne yapacaklar ölmedi mi?" Diyeceksiniz ama cevabı bende yok.

Bozkurt bölgenin 4 tarafını sarar.

"Komutanım ya askere bir şey yaparlarsa?"

"İlk askerin yanındakileri geberteceğiz. Sakın çadırdan çıkanları askere yaklaştırmayın!"

"Emredersiniz komutanım!"

Yusuf ve Kürşat'ın askerin önünde duran 2 piçi vurmasıyla başlar. Bir sorun var...

Yusuf: Hassiktir...

"Yusuf, Kürşat vurun şu ipi!"

"Çok uzak komutanım!"

"Yusuf sen yap o zaman!"

"Komutanım yapamam."

"YUSUF VUR DEDİM!"

Yusuf nişan alır... Tetiğe basar. İçerideki itler ise kaçışırken öldürülmüştür. Demir ve Mustafa askerin yanına gelir.

Mustafa: Komutanım çok kan kaybediyor.

Demir: Farkındayım. Helikopter isteyin geç kalırsak şehidimiz olacak.

Erkan: Kürşat.

Kürşat kafa salladı ve helikopter istedi. Demir'in eli kan olmuştu, görseler kırmızı boyayla elini yıkamış gibiydi. Asker iyi bile dayanmıştı. Elektrik, bıçak, çizikler... Onun asker olduğunu nasıl anlamıştı ki bu piçler? Bir an gözünü açtı.

Demir: Bir dahakine hastanede uyanacaksın aslanım merak etme.

Gözlerini kapattı tekrar. Canı çok kötü acıyordu ve kan kaybetmekten bayılacaktı.

Demir: Musti kumaş falan yok mu kanı engelleyemeyiz böyle.

Üstündeki hırkayı çıkardı.

Mustafa: Kan bulaşmamış üniforma üniforma değildir.

Demir: Utangaçsın falan ama manyaklık da var yani.

Mustafa: Bu manyaklık değil silah arkadaşımı kurtarmaya çalışıyorum.

Kanı durmuyordu bir türlü.

Demir: Mustafa sen bastır şuna.

Mustafa: Emredersiniz komutanım.

Demir: Aslanım beni duyuyor musun?

Mustafa Demir'e bakıyordur. Demir kontrol ettikten sonra Mustafa'nın görevini geri alır.

Demir: Bilinci kapalı ama diğer şeyler normal hastaneye kadar dayanır.

Mustafa: O kadar dayanmış zaten.

Yusuf: Anlamıyorum ya... Benim gibi ailesi falan olmayan subaylar yerine neden bu çocuğu koydular ki oraya? Şehit olsa arkasında ağlayacak o kadar insan var.

Mustafa: Bizim yok.

Yusuf: Yani, neden 23 yaşında daha hayatını yaşayamamış bir çocuğu gönderdiniz ki ajan olarak?

Erkan: Yusuf sanki sen çok yaşlısın ya.

Hasan: Yeni nişanlandın olm ömrünün baharındasın.

Yusuf: Yok komutanım ya ben yaşayabileceğim kadarını yaşayıp gitmeyi planlıyorum.

Demir: Bir bakıyoruz Yusuf 150 yaşında.

Timin yüzü biraz olsun gülmüştür.

Karargaha geldiklerinde Burhan gülerek onlara bakıyordur.

"Kesin ebemizin nikah şahitliğini yapacak."

"Kesinn."

Burhan: Bozkurt işim var eğitim sahasına gidin 300 tane şınavdan sonra serbestsiniz. Kürşat gel benimle.

Bozkurt: Emredersiniz komutanım!

Kürşat Burhan ile gelir ve otururlar.

Burhan: Annen Türkiye'ye gelmiş?

Kürşat: Çok şükür komutanım.

Burhan: Sorunsuz gelmiş değil mi?

Kürşat: Evet.

Burhan: Peki ne hissettirdi sana?

Kürşat: Mutlu oldum komutanım, öldü sandığım 1. Dereceden yakınım geldi sonuçta.

Burhan: Türkiye Türkçesi konuşabiliyor mu?

Kürşat: Biraz komutanım, Uygur Türkçesi Azerbaycan'ınkine daha çok benziyor.

Burhan: Gece ile anlaşırlar yani.

Kürşat: Bilmiyorum. Uygurca'da "İn/In" yerine "Ning" var ilgi hali olarak. "Den/Dan" yerine "Din/Dın" var ayrılma hali olarak. Yani ekler farklı.

Burhan: Çince biliyor mu?

Kürşat: Bilmese nasıl yaşasın orada? Uygurca mı konuşacak polisler?

Burhan: Sen de biliyorsun.

Kürşat: Evet😒

Burhan: Neyse hoşgelmiş.

Onlar konuşurken Rüzgar timi serbesttir. Gece ve Selçuk hastaneye gelir. Müge yoğun bakımdan çıkmıştır ama şimdilik uyuyordur. Gece yanına gelir.

Gece: Bırakmadın beni... teşekkür ederim...

Kafasını omzuna koyar. Ona bir şey olmasından o kadar korkmuştur ki... Biraz sonra Müge uyanır.

Müge: Abla...

Gece: Ablamm çok korkuttun beni.

Müge: Özür dilerim.

Gece: Acıyor mu?

Müge: Biraz.

Gece: Geçecek tamam.

Müge: Diğerleri iyi mi.?.

Gece: İyi iyi, enişten biraz kötüydü o da iyi yarın taburcu olacak.

Müge: Ona, ne oldu ki?

Gece: Anlatırım yorulma sen.

Müge: Peki sizin tim?

Gece'nin aklına bir şey gelir. Selçuk odanın dışındadır ama...

Gece: Müge bunu nasıl söylerim bilmiyorum ama... Selçuk şehit oldu...

Müge: Ne?

Gece: Sakin ol lütfen...

Müge: Abla😖 Nasıl oldu?

Gece: Görevde beni korumak için 26 kurşun yedi...

Müge'nin gözünden istemsizce yaşlar dökülmeye başlar.

Gece: Şaka şaka🥲

Müge: Abla git ya!🥺

Gece: Selçuk içeri gel oğlum ne yapıyorsun kapının önünde?

Selçuk içeri girer.

Selçuk: Neden ağladın ki?

Gece: 😁

Müge: Hiçç.

Gece: Selçuk bu kız s-

Müge: Ablaa!

Gece: Ben bir Kaan'a bakayım Selçuk kardeşime göz kulak ol.

Selçuk: Emredersiniz komutanım.

Gece yukarı çıkar ama odada kimse yoktur. Hemşirelerden birine sorar.

Hemşire: Sabah bir adam geldi, kardeşi olduğunu söyledi. O çıktığında kalbinden bıçaklanmıştı.

Gece: Ne?!.

Hemşire: Ameliyata aldılar.

Gece yıkılmıştı. Bunu duymayı beklemiyordu. Ameliyathanenin önüne geldi ve oturdu.

654 kelime bence aşırı boştu.

4 KAHRAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin