179. Bölüm

24 3 33
                                    

İt: Sen Türk askerisin!

Demir gözlerini kocaman açtı. İt Kürşat'a bağırıyordu. Nereden anladı ki acaba?

Demir: Bu muymuş Türk askeri?

İt: Yaw sen duymirsen? Bu işte!

Yusuf: Bunu da esir alağh mı heval?

İt: Esirler gaçmış. Bunu alağh.

Diğer it: Yeri! Düş önüme!

Sadece Kürşat'ın asker olduğunu anlamaları güzel. Nasıl anladılar acaba?

Kürşat'ı ellerinden tavana kelepçelerler kaçamaması için. Omuzlarından başlayıp beline kadar bıçakla çizik atarlar. Kürşat sadece sinirlice onlara bakıyordur. Canının acıdığını da gülerek belli ediyordur.

İt: Yaow siz Türk askerleri niden caniniz aciyinca gülüyonuz? Pizgopat mısıız oglim siz?

Kürşat: Mazoşistim ben, acı çekmekten zevk alıyorum sen devam et.

İt bıçağı karın boşluğuna saplar birden. Kürşat gözünü kapatır, sonra sinirli bakışlarını ite çevirir.

İt: Bu da hoşuna gitti mi?

Kürşat: Sana birkaç sır vereyim mi? Türk askeri acı hissetmez, Türk askeri ölümsüzdür, Türk askeri yaralanınca canı acıdığı için değil şehit olacağından mutlu olduğu için güler.

İt: Asger gaşınma!

Kürşat tekmeyi koydu ite, itin adamları da hem yarasına tekme attı, hem de yüzüne yumruk. Kürşat ne kadar acı çekse de durmayacaktır.

Kürşat: Ve siz de böyle şerefsizlersiniz! Kurtlar tek gezerken onların korkusundan sürüyle gezersiniz! Gücünüz yetmiyor değil mi? Asla yetmeyecek!

İt bıçağı göğüsüne doğru saplamaya çalışır ama Kürşat'ın ani hareketiyle bıçak yere düşer. Ellerini kelepçelemek yetmemiştir.

Kürşat: Yaralı hâlimle bile alt ediyorum ya 3 iti birden, aşırı komik😅

Gülerken karnındaki yara daha da kanıyordu. Kan kaybından kafayı buldu diyebiliriz.

Kürşat: Ya siktirin gidin artık yaralıyım bak.

Kapıdan bir it girip üstüne kaynar su döktü. Kürşat'ın nefesi kesildi 2 saniyeliğine, kıyafetleri yüzünden daha da yanıyordu. İtler çıktı, kanı da durmuyordu.

Kelepçeden kurtulmaya çalıştı, gücü kalmamıştı, kan kaybettiği için üşümeye bile başlamıştı. Elini kelepçeden kurtardı, diğer eli kelepçeyle tavana asılı kaldı. Hemen kıyafetini çıkarıp yarasına bastı, gücü tükenmek üzereydi, hem yarası hem de yarasının etrafı acıyordu çünkü yanmıştı. Son gücünü diğer elini kurtararak harcadı, çeker çekmez yere düştü.

Saat 09.00

Rüzgar yardıma gelmişti. İtleri yarım saatte anca temizlediler (saat 09.30) Mustafa Kürşat'ın o hâlini görünce hemen yanına çöktü. Yaşıyordu ama nabzı yavaş, yarası da hiç iyi durumda değildi.

Mustafa: Komutanım acil hastaneye gitmemiz lazım diğer türlü imkansız.

Demir: Farkındayım, çok hızlı kan kaybediyor. Musti sen kontrol et, ben yarasını halledeceğim.

Mustafa kafa salladı. Demir onun da yarasını halletmişti. Elleri hep kan olmuştu.

Demir: Musti suyu döksene elime.

Köşede elini de yıkadı, geri döndü. Helikopter geliyordu. Türkistanlı'nın ne kadar dayanıklı olduğunu biliyorlardı az çok. Helikoptere alınınca Kürşat uyanıyordu yavaş yavaş.

Kürşat: Komutanım siz iyi misiniz...

Sesi kısık çıkıyordu.

Demir: Biz iyiyiz aslanım tamam kendini yorma.

Kürşat: Çok soğuk ya...

Demir Kürşat'ın elini tuttu biraz.

Demir: Olm donuyorsun sen! Hareket ettirince acıyor mu?

Kürşat: Hayır.

Demir: Tamam yumruğunu sık bırak, kollarını oynat. Birazdan kendine gelir, kan kaybından.

Kürşat: Komutanım, herkes iyi mi?

Demir: İyiyiz aslanım, iyiyiz.

Kürşat: Bayrağı aldınız mı?

Yiğit çıkardı bayrağı.

Yiğit: Kan lekesi de yıkarsak çıkar.

Kürşat: Off koruyamadım onu da...

Mustafa: Kürşat kendini çok zorluyorsun konuşma. Sesinden belli.

Kürşat: Bıçak yırttı mı bayrağı?

Yiğit: Yok yok, bayrak üstteydi, sen karın boşluğundan bıçaklanmışsın.

Kürşat'ın gözünden akan yaş canını acıtır, yüzü de yanmıştır çünkü.

Kürşat: Komutanım emanet o bana, babam uçağa binmeden önce vermişti...

Demir: Tamam sorun yok aslanım kurtardık onu da.

Karargaha vardıklarında Kürşat ve Doğukan hastaneye kaldırılır. İkisi de iyidir ama Kürşat'ın iyileşmesş biraz zaman alacaktır.

Utku: Rüzgar ve Bozkurt, 14 kişi 50 kişilik itleri yiyen 2 kurt grubusunuz. Bozkurt üniformalarınızı giyin terörist sanmasınlar.

Dediğini yaparlar. Gece Utku'dan 1 saat izin alır ve Patime'yi hastaneye getirmek için arabaya biner ve Kürşat'ın evine gider.

Gece: Patime xala mənəm Gece!

Patime kapıyı açtı.

Patime: Ne oldu?

Gece: Kürşat yaralanıb, səni xəstəxanaya aparacağam. (Yazamadım galiba sjksks)

Patime: 😟

Gece: Yok kötü bir şey, iyi şu an.

Patime: İyi?

Gece olumlu anlamda kafa salladı. Arabaya bindiler. Hastaneye geldiklerinde Kürşat'ı normal odaya almışlardı. Kürşat annesini görünce hem şaşırmış hem de üzülmüştü. Keşke söylemeseydiniz. Patime sarıldı oğluna, Kürşat da ona sarılan annesini öptü. Kolları ve sırtı dışında her yeri yandığından canı yanıyordur ama annesini de endişelendirmek istememiştir.

Kürşat: Tamam annem ben iyiyim bak. Ama ağlamak yok lütfen...

Daha da sarıldı.

Kürşat: Keşke söylemeseydiniz komutanım ya.

Gece: Saçmalama Türkistanlı ne yapsaydık?

Kürşat: Ben saklardım.

Patime: Anlıyorum ama ben!

Kürşat: ئەنسىرىمەڭ ، مەن ياخشى.
(Endişelenme, ben iyiyim.)

Patime: بۇنىڭدىن كېيىن ئېھتىيات قىلىڭ
(bundan sonra dikkatli ol!)

Kürşat: Tamam tamam😅

701 kelime.

Annem instam olduğunu öğrendi. İstek atmıştı reddettim.
Hesabı birazcıkım değiştirdim adım falan yok.

4 KAHRAMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin