-
"Hadi Ande, kabullen artık. Zor biliyorum ama kabullen."
İyi bir Alman aksanı kullanan Leah elini omzuma koymuştu.
Saatlerdir soğuğa aldırmadan bir çocuk parkında oturuyordum. Onlarca çocuk sevinçle buraya gelmiş, kimisi kumla oynamış, kimisi salıncakta sallanmış, kimisi kaydıraktan kaymıştı. Düşenler olmuştu. O zaman içimden bir şey koptuğunu hissetmiş, bazılarının ebeveynleri düşmelerini normal karşılasa bile çocukları kaldırmak için yerimden fırlamıştım.
Çocuklar buradan ayrıldıklarında, bazısı doyasıya oynayamadığı için ağlıyor, bazısı ilk aşkını buldu diye ailesine biraz daha kalmaları için ikna etmeye çabalıyordu. Tabi bu ikna süreci bir süre sonra ısrara dönüyordu. Ama bazıları çok eğlenmiş, sakince eve gidip uyumak için annesinin veya babasının elini tutmuştu.
O çocuk parkı benim en son güldüğüm ve içten şekilde mutlu olduğum yerdi. Başıma geleceklerden habersiz kızımla vakit geçirdiğim son andı.
Yıllardır bu parkta saatlerimi geçiriyordum. Ama artık dayanamıyodum. Uzaklaşmak, belki bir az bile olsa iyi gelirdi. Çocukluğumdan beri hep benimle olan arkadaşıma döndüm.
"Leah, ben dayanamıyorum..."
"Verdiğin karar yüzünden mi, yoksa burada olduğun için mi?"
"Her ikisi için de ama sanırım burada olmak ruhumu daha fazla kanatıyor. "
"Dene ha? Denemekten zarar gelmez. Orası bir yerde senin de vatanın. Sadece kendine yeni bir dünya kurmaya çalış Ande."
"Yeni bir dünya için fazla yorgunum..."
Leah, arkadaşını göğsüne çekmişti. Gözlerinin dolduğunu görmüştü ve onun tanıdığı Ande, ağlamaya nefret ederdi.
***
Almanya, Ande'nin doğup büyüdüğü ülkeydi. Annesi bir türk, babası bir almandı. Babasının annesiyle boşanması, daha onun on aylık olduğu zamanlara denk geliyordu.
Bir süre oğluyla olsa bile, yeni bir kadın bulup evlendikten sonra kısa bir süre içinde haftada bir zar zor geldiği ziyarette sona ermişti.
Üzerinden yıllar geçmiş, annesi Bartu'yu büyütmek için tabiri caizse saçını süpürge etmişti. Henüz on beşli yaşlarındayken tanıştığı bir adamı sevmiş, onunla beraber memleketine dönmüştü.
Bu yüzden Bartu liseye Türkiye'de devam etmiş, orada üniversite kazanmıştı. Çocukluğundan beri kitapları ve edebiyatı çok severdi. Hayali de iyi bir edebiyatçı olmaktı. Hayallerini gerçekleştirmiş ve iyi bir üniversite kazanmıştı.
Fakat üniversite son sınıfta tanıştığı kadın, hayatının dönüm noktası olmuştu. Onu çok sevmişti. Bir birliktelik yaşamışlardı. Bu birlikteliyin üzerinden 3 ay geçtiğinde, hayatını birleştirmek istediği kadın elinde hamilelik testiyle gelmişti korkarak.
O bebeği red etmesinden deli gibi korkuyordu.
Fakat tam tersi bir tepki göstermişti Bartu. Baba oluyorum diye mekanda bas bas bağırmış, mutluluk göz yaşları dökmüştü.
Babasız büyüyen bir çocuğun en büyük hayali baba olmaktı.
Çok geçmeden aileleri tanıştırmışlardı. Gül'ün ailesini zar zor ikna etseler bile, Bartu'nun annesi hiçbir şekilde razı olmuyordu evlenmelerine.
Bartu artık gına gelmiş, Gül'e, sevdiği kadına Almanya'da onunla birlikte bir yaşam teklifi etmişti. Türkiye'de sade bir nikah kıyıp evrak işlerini halletmiş, ardından çok geçmeden Almanya'ya taşınmışlardı.
Bartu, o günden sonra hiçbir zaman annesiyle görüşmedi. Annesi de onu arayıp sormadı. İkisi de bir birlerini silmiş gibiydi. Türkiye defteri de Bartu için orada kapanmıştı.
Ya da kapanmasını isterdi.
Evlenmelerinin üzerinden yıllar geçmiş, bebekleri doğmuştu. Çok güzel bir kız babasıydı artık Bartu. Minik kızı ona aşıktı. Bartu için ise miniğini göğsüne aldığı an dünya duruyordu.
Ta ki üç yaşına gelene kadar.
Bartu bir okulda edebiyat öğretmenliği yapıyordu. Aynı zamanda kendi adına bir yayın evi kurmuş, yönetiminde büyük bir rol oynuyordu. Şu ana kadar basılı olan üç kitabı bile vardı.
Hisslerini yazıya dökmeyi severdi.
Ama bir gün sabaha kadar ofiste çalıştığı anlardan birinde aldığı telefonun, içinde yarattığı hisleri hiçbir kalem, kağıda dökemezdi.
"Bartu! Yanmış! Ev yanmış! Gül ve Palia da evdeymiş..."
"Ne diyorsun lan sen?! Yanmış ne? Kızım nasıl? Karım nasıl? Cevap ver bana Leah!"
"Palia'nın vücudu yanmış... Bulduklarında..."
Leah ağlıyordu. Bunu nasıl demesi gerek bilmiyordu.
"Yaşıyor de! Hadi! Yaşıyor de!"
O kadar ses içinde duyduğu tek şey, arkadaşının üzgünüm diye fısıldaması olmuştu. Hayatında kararan tek şey, gözleri değildi.
Saatler sonra duyduğu bir cümle daha hayatını kararttı.Karısının da üzerine toprak atmıştı.
"Ande Dewiit, karınızı kaybettik."
***
Bartunun tam ismi Bartu Ande Dewiit, kitapta her iki ismini göreceksiniz.
Bu bölüm Ande'nin geçmişi ve neden Türkiye'ye gelmesi hakkındaydı.
Diğer bölümde sizi Kumsalla tanıştıracağım.
-Sanem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE +18 B×B G×G B×G +
Teen FictionKar beyazı teni tüm zerafetiyle karşısında dururken mantıklı düşünmekten anı anına uzaklaşıyordu. İçinde ona karşı büyüyen bir arzu vardı ve bu yok sayılabilecek türden değildi. Arkasından sarıldığında Poyraz irkilmiş ama itmemişti onu. Dudaklarını...