-
"Fısıltıyı kesin çocuklar."
Bartu'nun uyarısıyla sınıf sakinlemiş, dikkatlice onu izliyordu. Sınıfın en önde oturan inek öğrencilerinden biri konuşmaya başladı.
"Öğretmenim, yirmi yedinci sayfada kalmıştık. Nasıl işleyeceğiz dersi?"
Bartu Nesri'nin tez canlı haline gülümsemişti.
"Bugün ders işlemeyeceğiz. Hem benim sizi, hem de sizin beni tanımanızı istiyorum."
Mert'in sesi duyuldu o sırada.
"İsim yoklaması yetmez mi ya?"
"Belki fizik dersinde yeter ancak edebiyat konuşulmasını seven bir ders. "
Çocukların aklına yatmış gibi bir kaç mırıltı duydu.
"Size sorular soracağım, lütfen cevaplayan ismini söyleyerek başlasın çocuklar."
"Daha yıl yeni başladı be Bartu hocam, ne sorusu..." diye bir kaç isyan sesi de duyuldu.
Bartu masasına yaslandı ve her zamanki gibi kolunu göğsünde bağladı.
"Bir arkadaşlıkta en önemli duygu nedir sizce çocuklar? Nedeniyle kendi düşüncelerinizi açıklayın lütfen."
Sınıf bu tür soru beklemediğinden şaşırmıştı.
Kumsal saniye saniye Bartu'nun hareketlerini ve dediklerini inceliyordu. Konu ilgisini çekse de sessiz kalmayı tercih etmişti. Elini kaldıran bir kaç kişiye söz hakkı verdi. Cevap vermek için ayağa kalkacakken oturmasını söyledi. Kız tebessüm etti.
"Aylin ben. Bence, arkadaşlıkta en önemli şey güvendir. Güvenmediğin biri seninle hiçbir zaman gerçekten ağlamaz."
Bartu başını tatmin olmuş gibi salladı ve arkalardan bir çocuğa söz hakkı verdi.
"İsmim Barış. Bence bir arkadaşlıkta en önemli şey, iki tarafın kafa yapısının uyması. Mentalite yani."
Sonra söz, ikiz kardeşlerdeydi...
"Biz Gök ve Han" Diye aynı anda konuştuklarında Bartu istemsizce gülmüştü. Tek yumurta ikizlerilerydiler ve birbirlerine çok benziyorlardı.
"Hanginiz Gök, hanginiz Han?" diye tebessüm ederek sorduğunda,
"Ben Gök, o Han."
"Ben Han, o Gök."
Diye aynı anda konuşmuştu ikiside. Sınıf alışsa bile gülmekten geri kalmıyordu.
"Söyleyin bakalım ikizler, sizce arkadaşlıkta en önemli duygu ne?"
"Empati." diye aynı anda cevap vermeleri beklenilir bir şeydi.
Sözü Gök devraldı.
"Sadece arkadaşlıkta değil insan ilişkilerinde de önemli bir davranış. Empati yapmadan onu anlayamazsın. "
"Ve anlamadığın için yargılarsın.'' diye devam etti Han.
Bartu, yaslandığı masaya biraz daha kalçasını dayayarak kendi sorusuna kendisi cevap verdi.
"Söylediğiniz nedenlerin hepsi güzel ve tatmin edici cevaplar. Peki sizce ben buna doğru ve ya yalnış diyebilir miyim?"
Sınıfta bir kaç kişinin eli kalkmıştı. Bu kişilerin içinde Kumsal da vardı.
Bartunun yeşilleri cam kenarında yalnız oturan yeşillerle çarpıştı.
"Sen söyle."
"Kumsal. Hayır bunu deme hakkınız yok. Çünkü soruya cevap veren herkes kendi arkadaşlığında muhtemelen eksik olan şeyleri ya da eksikliğini hissettiği şeyleri söyledi. Ayli'nin güven problemi var, Barış hep kendisine nazaran zıt karakterli kimselerle karşı karşıya geldi. İkizlerde ise hep birbirlerini çok iyi bir anladıkları için başkalarının onları anlamaması eksik hissettirdi.''
Kumsal'ın cevabı Bartu'nun ilgisini fazlaca çekmişti. Soru sorma nedeni buydu. Çocukları tanımak için severek uyguladığı yöntem de.
"Peki sen Kumsal? Senin için en önemli duygu ne?"
"Kısıtlamamak ve kısıtlanmamak. Özel alan çizgisi diye bir şey vardır. Geçilince hayattan silmenin doğru olduğunu düşünüyorum hocam."
Ande içinden kısıtlanmış diye geçirdi. Gözlerine baktığında, çok yorgun olduğunu gördü. Hem bedenen, hem de ruhen. Şimdi içindeki ses ise, kısıtlayan birilerini hayatından çıkardığını diyordu.
"Bence bir arkadaşlık ilişkisi için en gerekli şey iki kişinin birbirlerine karşı başarısal kıskançlık hissetmemeleri. Birinin üzüntüsüne üzülmek kolaydır, kim olursa olsun. Ama arkadaş bile olsa önemli olan, sen başarısız olsan dahi arkadaşının uğuruna mutlu olmaktır." dedi Kumsal.
"Peki vatan sizin için ne anlam ifade eder?" diye ikinci sorusunu sordu.
Ülkücü olduğu verdiği sıradan belli olan çocuk elini kaldırdı.
"Serhat ismim. Vatan, bize bu yaşam şartlarını veren birliktir. Çocukluğumuzdur aslında. Tek betimleme yetmez."
"Bizim izimizdir aslında. Vatan kelimesini çok şekilde anlamak mümkün. Burası benim vatanım, İstanbul. Ama tek Vatan diye algıladığım yer İstanbul değil, Türkiye. Uzun lafın kısası, bence benimsediğin yer. İsmim Fazıl bu arada."
"Teşekkürler cevaplar için çocuklar." dedi Bartu ve kollarını açtı, bu defa iki elinide önünde birleşmişti.
"Bir yeri vatan olarak belirlemek için bence orayı terketmeniz lazım. Eğer içinizde özlem değil aitlik varsa, orası sizin vatanınız değildir bence."
Kumsal Bartu'nun dediklerini kısa kısa not alıyordu. Bu adam ilgisini çekmişti ve onu çözmek istiyordu.
Notlarındaysa şunlar yazıyordu;
Kıskançlık
Sevinmek
Başarı
Vatan
Terkediş
ÖzlemNesrinin sesi duyuldu.
"Hocam, sizin için yarı alman yarı türk denmişti. Sizin için vatan neresi?"
Bu soru Bartu'yu zorlamıştı. Biraz düşündükten sonra cevap verdi.
"Türkiye."
Ve Kumsal'ın notlarına bir şey daha eklenmişti.
"Bu son sorum olacak. Edebiyat, genelde üç şey üzerine kurulur. Arkadaşlık, Vatan sevgisi"
Kumsal Bartunun sözünü kesmişti.
"Ve aşk."
"Doğru. Ve aşk üzerine kuruludur. Sizce, aşk nedir?"
Kumsal, izin istememsine rağmen konuşmaya başladı.
"Aşık olmak mahvolmaktır. Ölmektir. Yanmaktır. Kül olmaktır. Aşksa seni birleştiren, yaşatan, o küller içinde çiçek açtıran şeydir. Lotus çiçeğini bilir misiniz?"
"Bilirim." diye cevap verdi Bartu.
"En dipte yaşar, çiçek açar ama asla kirlenmez. Aşk öyle yaşanmayı talep eden bir duygu işte. Çok güçlü. Eğer aşk kirlenirse, o aşkın yaprakları ruhuna ok gibi saplanır. Ha bir de..."
İki yeşil birbirine derince bakıyordu.
"Aşk uyumdur. Kalbin uyumu. Ruhun uyumu. Ve..." Dudaklarında yan bir gülümseme vardı "Tenin uyumu, hocam."
***
Ay sanırım öldüm... Bölüm yazarken ölerek yazdım accık. Elimi yaktım"( alırım bi geçmiş olsun.
Yazmayı durduramıyordum resmen.Ayırsam anlam bütünlüğü kalmaz gibiydi.
-Sanem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE +18 B×B G×G B×G +
Teen FictionKar beyazı teni tüm zerafetiyle karşısında dururken mantıklı düşünmekten anı anına uzaklaşıyordu. İçinde ona karşı büyüyen bir arzu vardı ve bu yok sayılabilecek türden değildi. Arkasından sarıldığında Poyraz irkilmiş ama itmemişti onu. Dudaklarını...