-
"Ya senden istediğim sadece dışarıya çıkmak! Bunu elimden alamazsın!"
"Benim evimdesin Nare. Ben istemeden nefes bile alamazsın."
Kuzey'in sakin ses tonu onu çileden çıkarıyordu. O sinirden tırnaklarını avuç içlerine batırırken Kuzey sadece sakin bir şekilde sigarasını yakmış, kahve eşliğinde içiyordu. Umursamaz tavrını iyice hissetmek Nare'nin dengesini alt üst ediyordu.
Kuzey Yener.
O tam bir canavardı.
Nare'nin geldiğinden beri hayatının tüm iplerini eline almıştı. Beş aydır onunlaydı ve şu beş ayda en iyi öğrendiği şey Kuzey'in kıskançlığının hat safada olduğu ve bencil karakterini dizginleyemeyişiydi. Telefonunu bile ilk iki buçuk ay boyunca eline vermemişti. Zar zor Arya'ya haber vermişti yaşadığını.
Okuluna ise Ankara'nın en iyi liselerinden birinde devam etmişti. Koca bir dönemi Kuzey ile geçmişti. Temmuz ayındalardı. Kavga nedenleri ise okuldaki arkadaşlarının bir araya toplanma kararı alması ama Kuzey'in onlarla çıkmasına izin vermeyişiydi.
Neden izin vermediğini tabiki çok iyi biliyordu. Okula gittiği ilk zamandan beri bir çok kişiyi kendisine hayran bırakmıştı Nare. Fakat biri vardı ki, ona karşı hayranlıktan daha fazlasını besliyordu. Aşıktı ve bunu korkusuzca dile de getirmişti.
Deniz, Kuzeye tezat bir karakterdeydi. O beyazdı. Kuzey ile her karşı karşıya gelmelerinde sanki mavileri Kuzey'in siyah harelerine meydan okuyordu. Fakat karanlık hep aydınlığı yutardı.
Kuzey Deniz'e defalarca uyarıda bulunmuş olsa bile Deniz bu uyarıları kulak ardı ediyor, umursamıyor, ciddiye bile almıyordu. Kuzey sabırlı bir adamdı. Çizgileri vardı, tabiki patlama noktaları da.
Bahçe kapısından giren koruma, Kuzey'in müsait olup olmadığını sordu. Az sonra ise birinin geldiğini, isminin Deniz olduğunu ve Nare hanımla konuşmak istediğini söylemişti.
Kuzey hiç istifini bozmadan, gelmesini söylemiş, kahvesini yudumlamaya devam etmişti.
Nare itiraz etmek isterken isterken Kuzey'in sert bakışlarının hedefi olduğunda ağzı geri kapandı. Korkuyordu. Birine onun yüzünden zarar gelmesinden.
Deniz kapıyı çaldığında, Kuzey Nare'ye kapıyı açmasını söylemişti. Kendisi ise yerinden kıpırdamamakta ısrarcı gibiydi.
Deniz kendisini kapıda karşılayan Narey'i görmesiyle ona kocaman gülümsemişti. Çocuğun mavilerinin parladığını görebiliyordu Nare.
"Seni almaya geldim. Hazır mısın prenses?"
"Ben gelmeyeceğim..."
"Neden gelmeyeceksin? Herkes orada olacak ve bizi bekliyorlar. O adam-"
Cümlesini tamamlayamadan Kuzey Nare'nin arkasında göründü.
"O adam mı izin vermiyor?"
"İsmimi bile ağzına almaya korkan sen, benim evimden benim kızımı mı almayı planlıyordun?"
Ses tonu Nare'nin tüylerini diken diken etmişti. Sakindi. Kuzey'in sakin olması sadece fırtına öncesi sessizlikti.
"Yaptığımız yalnış bir şey yok. Sadece arkadaşlarla gezeceğiz. Amma inat ettiniz."
Yakasından çekilmesi, tam burnunun ortasına sağlam bir kafa yemesi, çığlık sesi ve ortalığın karışması.
Bahçedeki korumalar onlara doğru yaklaşırken Kuzey elini kaldırdı ve geriye gitmeleri emrini verdi.
"Prenses. Hm? "
Bu defa gelen darbe gözünün alt kısmınaydı. Yumruğu sağlamdı ve tipinin kayacağı kesinleşmişti. Burnunun kırılmasına üzülmeye başlayabilirdi. Deniz hamle yapmak için dengede durmalıydı fakat başı fena halde dönüyordu.
Çocuğun ensesinden kavradı ve alt kata doğru sürüklemeye başladı. Burası dıştan sadece bodrum katı olarak görünüyordu. Kuzey duvarda elini gezdirdi, bazı kısımlarda durdu, bazense sanki elinin altında bir çıkıntı varmışcasına parmağını hareket ettirdi. Hassas parmak sensörünün kontrol ettiği kapı iki yana aralanarak açıldı.
Cehennem yerin altında derler hep. O kat, o bodrum katı, Kuzey'in cehennemiydi. Sabrı taşmıştı ve kan istiyordu.
O gözlerin kadınına aşkla değmesi sinirlerinin bozulmasına sebep oluyor, oyma isteği uyandırıyordu. Fakat ondan daha önce yapmak istediği bir şey vardı.
Açılan kapı, bir işkence odasının girişiydi. Her yerde türlü türlü bıçaklar, testereler, makaslar, asitler olan bir kaç dolap ve daha türlü türlü "oyuncağı" vardı. Kuzey, böyle beslenirdi işte.
Deniz'i oturttuğu sandalyenin mekanizmasına ellerini ve ayaklarını direnmesine rağmen yerleştirdi ve kitledi.
Deniz'in korku içinde olduğu besbelliydi. Titriyordu. Bırak beni diye bağırıyor, küfürler ediyordu.
"Sen fazla konuşuyorsun. Bence ilk buna çare bulayım."
Bıçaklar olan kısıma gelmiş, ince ve keskin olanlardan birini almıştı. Daha sonra beyaz bir eldiven giyip yanına yaklaşmıştı.
"Benim olanla... Benim kızımla ilgili..." her 'benim' kelimesini bastırarak söylüyor ve hasta ruhunu belli ediyordu.
"Çok hayal kurmuşsundur hm?"
Çene kaslarına baskı uygulayıp çenesini açtı çocuğun.
"Şşş. Korkma. Sen cesur çocuktun. Birini hafife almak iyidir ama iki şeyi simgeler. Birine hafife alıyorsan ya ondan güçlüsündür, ezmen iki saniyeni almaz. Ya da..."
Bıçak, Denizin dilinin üzerinde keskin bir acı bırakmıştı. Kan içindeydi. Kuzeyse elinde, Denizin dilini tutuyordu. Heryerden oluk oluk kan akması umrunda bile değildi.
"Ya da..." Tekrarladı ve iğrenir gibi bıçakla birlikte et parçasını attı. "Aptalsındır."
Nare kapıdan donmuş bir şekilde Kuzey'i izliyordu. Tepki bile veremiyordu. Sesi içine kaçmıştı sanki.
Gözleri, derisi, dişleri... Deniz her geçen saat ve dakikada bir şeyini kaybediyordu. Son kaybettiğiyse ruhuydu.
Kuzey delice bir kahkaha atmış, moreli yüksek bir şekilde Nareye dönmüştü.
"Odamıza geç hadi bebeğim. Sıra sende."
***
Kafam fena güzel şu an... İçmeden sarhoş olmak bu sanırım. İçimdeki kasvet sanırım bölüme de yansıdı aw... Korkmayın ama, zararsızımdır^^
-Sanem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE +18 B×B G×G B×G +
Fiksi RemajaKar beyazı teni tüm zerafetiyle karşısında dururken mantıklı düşünmekten anı anına uzaklaşıyordu. İçinde ona karşı büyüyen bir arzu vardı ve bu yok sayılabilecek türden değildi. Arkasından sarıldığında Poyraz irkilmiş ama itmemişti onu. Dudaklarını...