POYRAZ VE BORA-1-

3.6K 41 1
                                    

-

Masmavi gözlerini dikmiş ona uçurtma yapmayı öğreten, daha doğrusu öğretmeye çalışan adamı izliyordu. Minik elleri ile istediği malzemeleri vererek bu uçurtmanın yapımında görev almış olacaktı. Ona gülümseyerek bakan ve ipi sarmaya devam eden Bora'ya içten bir şekilde gülmüştü. Bunun karşısında yanağına konan öpücükle utanmış ve elleriyle oynamaya başlamıştı. Bu haline de gülmüştü Bora. Onun her hali onun için hem güzel hem de komikti.

''Al bakalım, bitti. Artık uçurmak için hazır.''

Eline verilen Pembe uçurtmaya baktı. Oldukça güzel olmuştu. Mavi değilde pembeydi çünkü gözleriyle daha uyumlu oluyordu bu renk.

''Bora, bu çok büyük. Ben bunu taşıyamam ki, yardımcı ol bana.''

Bora kirli ellerini temizlerken ondan yardım isteyen ufaklığa gülümsemişti.

''Ben yardım edersem sen uçurmuş olmazsın ama. O nasıl olacak?''

Karşısında duran çocuk hak verir gibi baktıktan sonra düşünmeye başlamıştı. Hem uçurtmayı uçurmalı hem de yardım almalıydı. Bunu dengelerse kendi uçurmuş sayılabilirdi. Bir kaç dakikanın ardından gülümsedi. Aklına oldukça güzel bir fikir gelmişti. O bu fikri bulana kadar düşünürken Bora az ilerideki ağacın altına oturmuş, piknik sepetlerinde bulunan sandviçi alarak yemeye başlamıştı.

Ona daha çabuk varmak için daha hızlı koştu ve sonunda düşmeden varabildi. Her ne kadar Bora düşeceksin diye kızsa da öyle bir şey olmamıştı.

''Beni omzuna alırsan ve koşarsan uçurtmayı kontrol etmem zor olmaz. Ama diğer türlü uçurtma ile uçabilirim''

Bu dediğine içten bir şekilde kahkaha atmıştı Bora. Hak vermişti de. En fazla kaç kilo olabilirdi ki karşısındaki beden? Merak etmişti şimdi. Sormadan geçmek istemedi.

''Kaç kilosun sen?''

Poyraz kaşlarını çatmıştı. Sayılarla arası pek iyi değildi. Bu sebeple ona sayıları ilgilendiren sorular sormasını sevmezdi. Yaşın kaç?Kaça gidiyorsun? Gibi sorular hep aklını karıştırıyordu. Birden iki elini de açtı ve parmakları ile onu gösterdi. Hala kaşları çatık duruyordu. Ama sesi çıktığı söylenemezdi.

''10 kilosun demek. Pekte zayıf bir şeysin.'' diye dalga geçiyordu Bora onunla. Ama tahminince 14-15 kilo rahat vardı. Dört yaşında olmasına rağmen aşırı kilolu değildi. Doğduğunda zayıf bir bebek olarak doğmuştu. O anları hatırlayınca hem korku hemde o günkü gibi heyecan hissetti kalbinde.

Kordonu boynuna bağlayan bu afacan herkesi korkutmuş hatta babasını ağlatmıştı. Annesi doğum anında bunu öğrense de duyunca sakin kalabilmişti neyseki.

''Tamam, seni alacağım omzuma. Ama bir şartla.''

''Ne şartı?''

''Eğer buna rağmen uçuramazsan akşam yemeğinde brokoli yemeyi kabul edeceksin ve kıyameti koparmayacaksın. Tamam mı?''

''Ama... Tamam.''

''Güzel o zaman, gel bakalım sırtıma minik bebek.''

''Sensin bebek, ben değilim. ''

Omzunda bir kuş kadar hafif kalan Poyraz ile düzlük alana doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu arada o koşmaya başlayınca omzundaki çocuğun ne yapması gerektiğini anlatıyordu. Onu can kulağı ile dinlediğini görmese bile oldukça iyi biliyordu.

Bir kaç denemenin ardından uçurtma uçmuştu. Poyraz brokoli yemeyeceği için oldukça mutlu duruyordu. Bora sevincine ortak olduktan sonra kucağına aldığı poyrazı öpmüşve tebrik etmişti.

Az ileride duran piknik sepetlerine ilerlediklerinde tüm yiyecekleri yediklerini ve böylece pikniklerinin sonuna geldiklerini görmüşlerdi. Etrafı temiz bırakmaya özen göstererek topladıktan sonra Bora köşede durup kuşlara yem atan Poyrazı izledi bir süre.

''Hadi Mavişim, gidiyoruz. Besledin mi kuşların hepsini?''

''Besledim! Hepsi çok acıkmışlar biliyor musun?''

''Sen olmasan aç kalırlardı sanırım. Gel bakalım kucağıma birtanem''

''Geldiim.''

Yol boyunca kuşlardan, bir daha ne zaman piknik yapabileceklerinden, uçurtmayı çok hızlı uçurduklarından bahsetmişlerdi. Bu sırada bir an olsun Poyraz Bora'nın yanaklarından elini çekmemişti.

-

Yeni çiftimiz Bora ve Poyraz. Ben ikisini severek yazıyorum umarım sizde seversiniz')

-Ayaz

BERCESTE +18 B×B G×G B×G +Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin