'Aşağı alın'
'Peki abi' diyerek uzaklaşan adamla Vuslat'ta Yiğit'e bakmıştı.
'Hadi bakalım, şu salon ne işe yarıyor görelim'
'Emrin olur Kasırga. Sen iste tepesine yıkarım barı'
'Lan bar bizim, dursun durduğu yerde.' ikisi birlikte gülerek merdivenleri inmeye başladıklarında yüzlerine de o soğuk tavırı takınmışlardı. Demir kapı gürültü ile açılırken Vuslat sakince içeri girmişti.
'Beyler, hoşgeldiniz?' iki adamda şaşkınlıkla baktığında Yiğit takımların dizili olduğu duvara ilerlemişti.
'Nasılsınız?'
'İ-iyiyiz Vuslat bey'
'İyisiniz ha, güzel. Otursanıza' diyerek iki sandalyeyi gösterdiğinde adamlar titrek bedenlerle oturmuşlardı. Vuslat, Yavuz'a işaret verdiğinde iki adamında bileklerini aniden kelepçe sarmıştı.
'Şimdi, ben soracağım, siz de doğruyu söyleyeceksiniz anlaştık mı?' hızla başlarını sallayan adamlara gülümseyerek bakmıştı Vuslat. Yiğit elinde pense ve tornavida ile yanına yaklaşınca bu kezde ona bakmıştı.
'Abi hangisi tercihin?'
'İlk önce pense olsun' diyerek kırmızı saplı penseyi avucuna aldı. Birkaç kere havaya atarak çevirdikten sonra sabit ve sakin bir ses tonu ile konuştu.
'Ben kimim?'
'Abi-' elini havalandırdığında adamın susması ile sakin mizacının üzerine koyulaşan gözleri yüzünü gölgelemeye başlamıştı bile.
'Dur dur daha önemli bir soru sorcam. Sen kimsin de bana abi diyorsun lan!' diyerek kükreyip adamın parmağını pensenin arasına alırken bir inleme dökülmüştü adamın dudaklarında. Yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken karşısındaki adamın gözlerinin daha doğrusu acıdan sıkıca yumduğu gözkapaklarına bakıyordu.
'Acıdı mı? Bak o kadar nazik bir adamım ki soruyorum' diyerek geri çekildiğinde adamın buruşmuş yüzüne baktı.
'Şimdi, ben kimim?'
'Vuslat Kasırga' mırıldanan adamla başını sallamıştı.
'Pekala, o zaman bir de şunu sorayım. Sen benim pozisyonumu ne hakla yargılıyorsun?'
'Ben-ben'
'Sen ne!'
'Özür dilerim' Vuslat adamın mırıldanması ile bir kahkaha atmıştı.
'Valla emin değildim ama şimdi emin oldum. O zaman ne yapıyoruz bu çektiğimiz acıdan zevk almaya bakıyoruz, dimi arkadaşlar' diyerek pense ile ikisinin birer tırnağını çekip adamların haykırışlarını dinlemişti. Penseyi yere fırlatıp elini Yiğit'e uzattığında bu kez tornavidayı sertçe kavradı. Adamların çektiği tırnak boşluklarının üzerine basarken inlemeler ve haykırışlar da yükseliyordu.
'Yavuz kağıt kalmış mı bizde?'
'Var abi olmaz mı hiç' diyerek sırıtan Yavuzdan aldığı kağıdı katlayıp adamlara baktığında tek kaşıda havalanmıştı. İkisinin de açık bileklerine hızlıca kağıt savurduğunda sandalyelerin gıcırtısı ile geri çekilip kağıdı ve tornavidayı da yerine bıraktı.
'Şimdi söyleyin bakalım, ben kimim?'
'Kasırga'
'Aferin, Yavuz bunları evlerine bırak, iki de koruma gönder yanlarında içeri doktor girmeyecek veya bunlar hastaneye gitmeyecek.'

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|
Teen Fiction(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan...