Bölüm 45 - Vuslat ve Geçmiş

18.8K 815 6
                                    

'Ailem nerede hiç merak ettin mi?'

'Ben, vefat ettiler diyebiliyorum. Anlatmak istediğinde dinlerim diye düşündüm'

'Annem. Daha çok Vedat'la benzerlikleri vardır. Dış görünüşü de huyu da çok benzer Vedat'ın. İyi hatırlıyorum. 20 Ağustos gecesiydi. Babam çok hırslı bir adamdı. Onu net hatırlamam ama her konuda bir numara olmamız için sürekli baskı kurardı. Sırf çocukları değil karısı da mükemmel olmalıydı, kendisi de gerçekten kusursuz denilecek kadar iyi bir yüzücüydü.' sigarasını tekrar ciğerlerine ok fırlatır gibi çektiğinde Buğlem dikkatle bakmaya devam etmişti.

'O gece aldığı bütün ödüller, kupalar, ne varsa herşeyi kırdı. Ona özel bir oda vardı çatı katında. Çoğu ödülü oradaydı ancak bir kaçını bizim özenmemiz için odalarımıza yerleştirirdi. Bir bakıma psikolojik baskı kurardı. Dediğim gibi bütün ödülleri, çatı katındakileri ve odalardaki olanları yerle bir etti. Uyuyorduk, gözlerimi açtığımda ayakta duramıyordu. Ferhat Yağızoğlu bir yarış kaybetmişti. Onun için belki de en kötü geceydi. Çalışma odasına çıktığında annem yanımıza gelip korkmamamız gerektiğini, sadece sinirli olduğunu, onun da birazdan uyuyup sabaha babamız olarak kalkacağı gibi şeyler zırvaladı. İnanmadım mı yoksa başka bir şey mi oldu bilmiyorum ama uyuyamadım. Sanki felaket habercisi gibi yağmur vardı. Şimşek çakıyordu. Dalmışım. Nasıl bilmiyorum, gerçi babamın bağrışından uykuya sığındım diyebiliriz.' alaycı gülümsemesi Vuslat'ın yüzünde hayat bulurken göz ucu ile sevdiği kadına bakmıştı. Vuslat babası gibi olmayacaktı. Evet Kasırgaydı ama egosuna yenik düşüp zayıf noktalarını kimseye göstermeyecekti. Hırslarının kurbanı olmayacaktı.

'Sabah uyandığımızda ev sessizdi. Normalde annem ve babam bizi gıdıklayarak, kahkahalara boğarak uyandırırdı. Bilirsin her çocuk bu tür şeylerle mutlu olur. Bende olurdum. Ama o sabah yoktu. Bütün evi gezmeme rağmen yoktu kimse. Ne annem ne babam, ne de başımıza bıraktıkları birisi. Kapıyı açtığımda büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Vedat uyuyordu. Anahtarı alıp dışarı çıktım, o kalabalığa ilerledikçe içimde bir yerlere korlar atıldı. Kalbim sıkıştı. O güne dair son hatırladığım iki şey var. Birisi tam başlarından vurulmuş iki tane kan kaplı beden, diğeri Vedat ile ayrı arabalara binişimiz. Bir hafta bütün basında yer alan haber. Türkiye'nin gururu Ferhat Yağızoğlu ve 12 yıllık eşi Feride Yağızoğlu katledildi. Emniyet görevlileri suçluyu arıyorlar. ve bizim fotoğraflarımız. Altına küçük harflerle bir yazı iliştirilmiş. Çocukları Vuslat Y. ve Vedat Y. çocuk esirgeme kurumu tarafından teslim alındı. Bir altında da büyük bir yazı ile baş sağlığı iletilmişti. Acı kaybımızı derinden hissediyoruz. Tüm ülkenin başı sağ olsun... Bütün hikaye bundan ibaretti. Sonra işler değişti. Ben hiç bir zaman gözlerimin önünden silemedim o kanlı vahşeti. Sonra da kandan korkmaz oldum. Babamın hırsları ilk kez bizim canımızı yakmamıştı. Bu kez ölümü yaralar açmıştı.'

'Şimdi, Yiğit yüzünden mi geldi aklına bunlar. O düzelecek Vuslat. Güçlü olduğunu benden daha iyi bilmen gerekiyor.'

'Onun düzeleceğini biliyorum. Ailen.Yani onlar iste, Demir, Devrim, Ender hanım, Ahmet bey vs. bütün ailen. Senin bu kadar yakınında iken bilmiyorum Buğlem. Eğer babam ve annem hayatta olsalardı ben böyle birisi olur muydum onu bile bilmiyorum ama insan kaybetmeden bilmiyor. Şu an hırçınlığın ve kızgınlığın var hak veriyorumda sana. Sonuçta bu kadar büyük bir yalanı belki de hiç bir şekilde hak etmiyorsun ama şimdi sana anne şefkatini gösterme fırsatı varken... Bilmiyorum neden geri durasın ki?'

'Bende anne oluyorum Vuslat. Onunla yaşamam gerekenleri tek başıma atlattım ben. Şimdi ne gerek var ki? Benim için ölümü daha iyiydi. En azından yalancı bir kadın değildi o zaman.'

Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin