Dur diyemedim ben yine kendime. Taslağı bir açtım bir kapattım sonunda aman ne olacak ufak bir sürprizden deyip gecenin bir vakti attım bölümü. Ağlaya ağlaya yazdığım bir bölüm olduğu doğrudur. Neyse daha fazla uzatmadan ben sizi Kasırga ailesi ile baş başa bırakayım. Parçayı mutlaka dinleyin derim ben ama siz bilirsiniz. Kocaman sevgilerimle, desteğini esirgemeyen herkese minnetlerimle...
'TANER!!!'
'Baba! Baba yardım et!' Göktuğ'un bağrışları daha da yükselirken Vuslat kalbindeki sızı ile arkasını döndüğünde yere yığılmış Taner ve dibinde diz çöküp başını tutmuş Göktuğ ile koşmaya başlamıştı.
'Baba bir şey yap, baba ne olur bir şey yap' Vuslat hızlıca genç adamı kenara çekmiş ardından parmaklarını direk Taner'in nabzına atmıştı. Bakışları koşturan adamlarına döndüğünde yeri göğü inletircesine çıkmıştı sesi
'Ali! Ali arabayı getirin!' saniyeler içinde diplerine gelen arabayla Vuslat oğlunun kolunu omuzuna atıp kaldırmış ardından zorla sürükleyerek götürmüştü. Gözü bir şey görmüyor kulağı uğultulardan başka bir şey duymuyordu. Beş saniye için Buğlem'in kucağındaki Tibet'le koşarak öndeki arabaya bindiğini görmüştü sadece. Başını göğsüne yasladığı oğlunun gövdesinden sızan kan eline bulaşmıştı ama umurunda değildi.
'Aslanım, paşam, paşam dayan. Taner'im bırakma babanı, dayan koçum. ALİ HIZLI!' oğlunun saçlarını okşarken hem bağırıyor hem de kalbindeki sıkışmaya karşı koyamıyordu Vuslat. Arabanın bir anda fren yapması ile açılan kapılar sağlık görevliler bir olmuş ve Taner'i kollarından çekilmişti adamın. Şimdiye kadar hiç bir çocuğuna ufacık bir zarar gelmemişken Taner'in öylesine sere serpe yatışı kanına dokunmuştu adamın. Beynindeki karıncalanmalar, göğsündeki ağrı, ellerinin titreyişi birbirine karışmıştı. Oğlunun tuttuğu eli parmakları arasından kayarken kapının suratına kapanması ile daha fazla dayanamamıştı Vuslat. Dizlerinin üzerine çöküp başını ameliyathane kapısına yasladığında iç çekişi koridorda yankılanmıştı.
'Oğlum güçlü dur, yalvarırım aslanım' mırıldanmaları sürerken koridorda yankılanan koşuşturmalarla Vuslat'ın dibinde biten Göktuğ bir olmuştu.
'Baba nerde? Taner nerde baba? İçerde mi?' diyerek Göktuğ kapıyı yumruklamaya başladığında Vuslat dişlerini sıkmaktan başka bir şey yapmıyordu.
'Kardeşim! Lan ben burdayım! Taner!!! Taner ben buradayım kardeşim!' bağrışları hasta ve hasta yakınlarının hem şaşkın hemde acır gözlerle onlara bakmasını sağlarken Yiğit anında tutmuştu Göktuğ'yu.
'İyi olacak Göktuğ. Taner sağlam çocuk, iyi olacak.'
'Vuslat, kalk hayatım' Buğlem'in titreyen sesiyle Vuslat yavaşca ayaklandığında bakışları direk Salih'i bulmuştu. Buğlem'in dibinden sıyrılıp geçtiğinde hızlı adımlarla onun üzerine yürüyüp adamı yittiği gibi duvara çarpmasını sağlamıştı.
'Bunu yapanı bulacaksınız bana! Oğluma bunu yapanı bana bulacaksın Salih! Ellerimle geberteceğim o piçi!' ne kadar sinirli olsa da attığı yumrukla yine kendine zarar vermişti Vuslat. Duvara çakılı kalan yumruğu Salih'in kulağının hemen yanında olsa da yediremiyordu. Şuan herkese zarar verebilirdi. Taner oradan çıkıp iyi olduğu haberini almadan herkese bağırıp çağırır ve kendini parçalardı Vuslat.
'Bulmadan gelme sakın lan!' diyerek adama çıkışı gösterdiğinde Salih tek kelime etmeden başını sallayıp hırslı adımlarla koridoru yürümeye başlamıştı. Vuslat ise hala duvardaki yumruğunun dibine alnını yaslayıp bu kez kendi başını o soğuk zemine vurmaya başlamıştı. Çıldırıyordu, saniye geçse Vuslat'ın acısı daha da artıyordu. Göz kapaklarını sıkıca kapatmış ardı ardına duvara kafa atsa da dinmiyordu yangını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|
Ficção Adolescente(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan...