Bölüm 54 - Aşk ve Savaş

15.1K 803 9
                                    

Yeni bölümle sizlerleyim... Biliyorsunuz ki artık geri sayım yapıyoruz... 

2016'da başlayacak KİMSE SAĞ ÇIKMAZ adlı hikayeme göz atmanızı dilerim... 17K olduk ve bu hikayeye destek olup okuyan herkese teşekkürler... Hepinizi seviyorummmmmmmm!!!

                                                               -------------------------

Bazı insanlar olurdu insanın hayatında... Kalibindeki gizli geçitten çok hızlı alırdı içeri. Sanki onlara güven bir anda kabullenirdi insan oğlu ve asla bu güven onu tedirgin etmezdi. Eylül yağmurlarının en fırtınalısına tutulsa bile bedenindeki soğukluk tenine hafif bir ürperti getirir gibi o gizli geçitten alınan insanlar sarıp sarmalanırdı. İşte Buğlem'in de bu aileye karşı hisleri böyleydi. İnsan limandan gemiyi uzaklaştırsa bile onu yolcu eden mürebbata büyük bir saygı ve minnet duyardı. Elbette herkes hayat denen limandan kopacak ve limanda kalan aile olarak gördüğü eşe dosta minnetle bakacaktı...

Herkes kahvaltı masasında yerini aldığında Buğlem'de dibinde Doğa'yı gülücüklere boğan adama bakmıştı. Doğa ona bakınca gülücükleri ile yaşam sürüyor, o güldükçe ise Vuslat'ın gözleri ışıldıyordu. Ufacık başı avcunun arasında bedenini diğer eli ile tutmuştu Vuslat. Sadece yüzüne yaklaştırıp uzaklaştırması Doğa için yeterli bir eğlenceydi adam için.

'Abi ben alayım sen rahat ye.' diyerek Eymen harekete geçtiğinde Vuslat bakışlarını kardeşi gibi sevdiği adama çevirmişti.

'Yaptın mı sen kahvaltını?'

'Yaparım ben abi'

'Yap ondan sonra nöbet değişiriz.' diyerek bakışlarını Doğa'ya çevirdiğinde onun masumane bakışlarına gülümsemişti. 'Demi amcasının prensesi. Şunlara söyle de rahat bıraksınlar fıstık bizi ya' Vuslat2ın cümlesi Doğa'nın kıkırtılarına neden olurken masadakilerde onların bu hallerine gülümsemişti. Buğlem ise çenesinin altına yerleştirdiği avcu ile öylece dalmıştı adama. Nereden geliyordu bu kadar mükemmellik. Bir adama bebek tutmak nasıl olurda böylesine yakışırdı bir türlü anlayamamıştı. Sanki Vuslat ilahi bir kraldı ve kucağındaki ufaklık onun en değerli taşıydı. Birbirlerinde duruşu, Vuslat'ın dikkatli hareketleri ve gülüşü aynen bunu gösteriyordu.

'Güzelim, kahvaltını yap' Vuslat'ın fısıldayışı ile Buğlem kendine gelmişti. Gülümseyerek çatalını aldığında Vuslat'ta Doğa'yı göğsüne yaslayıp arkasına yaslanmıştı. Var mıydı böyle bir cennet? Bebek kokusunun sürüklediği başka bir diyar olabilir miydi daha güzel gelecek. Vuslat hala Taner'e sarılınca bu cennet kokuyu alabiliyorken Doğa'da bambaşkaydı bu işte. Sanki ciğerlerinin oksijen harici bir tek bu kokuya ihtiyacı oluyordu da Doğa dünyaya gözlerini açtığından beri Vuslat rahat nefes alır hale gelmişti. Bir gün almasa derin denizlerin dibine ayaklarına beton dökülüpte atılmış gibi hissediyordu. Bu yüzdendi ki Taner'i her gün kontrol edeceğim diye yola çıkar ve oğlunun o cennet kokusunu ciğerlerine doldururdu. Hala saçlarını okşayınca içinden bir parça genç adama gidiyordu. Onun canına can kanına kan oluyordu.

'Baba' Taner'in sesi ile adam bütün anlardan kopup bakmıştı oğluna.

'Söyle aslanım.'

'Niye baktın öyle? Bir şey mi oldu?'

'Dalmışım bir anda.' genç adam başını sallayarak kahvaltısına döndüğünde Vuslat'da kucağında uyuyup kalmış ufaklığa bakmıştı. Büzüşmüş dudaklarını sıka sıka sevesi gelse de canını yakmaya korkar haldeydi. Tamam Eymen veya Derya onun öz kardeşi değildi ama kalbini açsalar ikisini de net şekild egörebilirdi doktorlar. Şimdi bir de Doğa onların evliliğine buyur edince adamın kalbi daha da büyümüştü ufaklık için. Kaslarının arasında ufacık kalan bedeni uyandırmamaya dikkat ederek ayaklanınca masadakilerin bakışları bir anda ona dönmüştü. Vuslat ise hiç bir şey yokmuş edası ile pusete Doğa'yı yerleştirip ufak battaniyeyi de üzerine örtmüştü.

Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin