Bölüm 53 - Buğlem ve Uyarı

14.3K 744 3
                                    

Son 8 arkadaşlar....

----

'Konuşacağımız konuya gelelim. Size bir kaç soru soracağım ve bir öneride bulunacağım. İlk önce önerimi sunayım.' diyerek gülümsemesini yüzüne dağıttığında kadın başını sallayarak arkasına yaslanmıştı.

'Kocama bir daha nefret dolu bakışlarınızı atmayın. Aklınızdan geçeni okuyabiliyorum ve emin olun hoşuma gitmiyor Yaren hanım. Kocam ve aşağıda gördüğünüz ailem benim için değerlidir. Üstelik kocam bakışlarınızı gördüğü halde hala sizi savunuyor ise bu bana olan sevgisindendir. Size önerim, kardeşlerinize bakışlarınız nasıl bir durulukta ise Vuslat'a da öyle bakmanız. Aksi taktirde sizin canınızı Vuslat değil ben yakarım. Çünkü o benim değerlim. O, dört çocuğum, kardeşim gibi gördüğüm insanlar benim için çok değerli. Anlayacağınız aklınızdan onlardan nefret etmeyi dahi geçirmeyin. Eğer ki bunu tehtit olarak algılamak isterseniz benim için büyük şeref olur.' kadının şaşkın bakışları Buğlem'in göz bebeklerine odaklandığında derin bir nefes alması da bir olmuştu.

'Anladığınızı varsayarak sorulara geçeyim.'

'Ta-tabi...' Buğlem başını sallayarak omuzunun üzerine topladığı saçlarından parmaklarını geçirmişti.

'Neden dönmeyi tercih ettiniz?'

'Senin güvende olmadığını düşündüm.' Buğlem keskin bakışlarla başını sallamış ardından derin bir nefes daha almıştı.

'Ne zaman gitmeyi düşünüyorsunuz?'

'Artık buradayım Buğlem. Seni bulmuşken, bunca zamandan sonra bırakamam.'

'Benim yanımda olmanızın artık çok zor olduğunu ve bundan büyük hasarlar alacağınızı biliyor musunuz?'

'Ne hasarı olursa olsun, canımı bile istersen verebilirim. Sadece kaybettiğimiz yılları telafi etmek derdim. Kızıma sarılmak istiyorum, seninle vakit geçirmek istiyorum.'

'Bu çok zor Yaren hanım. Az önce de söylediğim gibi, kocama ters bakışlar atarken ve ordu ile buraya gelmişken daha da zor.'

'Onları sizin güvenliğiniz için getirdim. Büyük olaylar atlatmışsın, aynılarını üstelik hamile iken yaşamanı istemiyorum.'

'Bunun için fazla donanımlıyız, üstelik Vuslat zehir gibi bir adamdır. Eminim karısını ve çocuklarını düşünür.'

'Ne olur ne olmaz. Eğer istemiyorsan beni gidebilirim ama onlar burada kalsınlar.' Buğlem yamuk bir gülüş gönderip oturduğu koltukta dikleşmişti.

'Sizin davranışlarınız kalıp kalmayacağınızı etkiler ancak o adamlarınızın burada olmasını istemiyorum. Vuslat'ın burada belli ki bir saygınlığı var ve biz buraya sadece kaçmak için değil sakinlik için de geldik. Tepemizde bir ordu var iken sakin olamayız. Anlıyo musunuz?' Buğlem'in yüzündeki gülümseme silinmiş, fazlası ile sakin olan hali ile konuşmuştu. Hani derler ya üzüm üzüme baka baka kararır, işte Buğlem'de Vusat'la yaşaya yaşaya onun donuk bakışlarından nasiplenmişti. Aslında içindeki geçmiş bir yangın harlanarak alevler yükselmişti ama onun gözleri tıpkı sevdiği adam gibi dümdüz bakıyordu.

'Beni istemiyor musun?'

'Bakın, istemiyorum diyemem ama burada istemiyorum. Gidin. Sizden rica ederim akşama gidin ve emin olun İstanbul'a döndüğümüzde sizi dinleyeceğim bunu bilin. Ben sizin kadar kalpsiz değilim Yaren hanım, üstelik anne olurken hislerinizi de yok sayacak kadar vicdansız olamam ama şu an sizi kaldıracak veya sizinle tanışacak kadar halim yok. Anlatabiliyor muyum?'

'Ama bağımızı kesmeyeceğiz değil mi?' kadının sorusu ile Buğlem hafifce gülmüş ardından kadına tebessüm ile bakmıştı.

'O nefret beslediğiniz adam zaten sizinle bağlarımın kopmasına müsade etmez. Siz öylesine kinle bakarken bile sizinle konuşmamın sakin olması konusunda beni uyardı. Bağımız kopmayacak, tabi ki asla o ufak kız kadar sizinle samimi olmayacağım ama önümüzdeki engeller için çaba sarf ederseniz daha yakın olacağız. Sadece aileme ters bakışlar atmayın.'

'Pe-pekala. Biz çıkalım. İstadiğin gibi İstanbul'a döndüğünüzde görüşürüz kızım.'

'Kahvaltıya inelim. Hemen çıksanız bile İstanbul'a dönemezsiniz.' kadın gülümseyerek başını salladığında Buğlem koltuktan yavaşca kalkmıştı. Kapıyı işaret ettiğinde ise kadın yavaşca önden çıkmış ardından Buğlem'de odayı terk etmişti. Yavuz dikkatle iki kadına baktığında Yaren hanımın yüzündeki hem içi rahatlamış hali hem de tedirgin hali ile karşı karşıya kalmış, Buğlem'de ise her zaman ki insan canlısı gülümsemeyi görmüştü.

'İyi misin yenge'

'İyiyim tabi, sen nasılsın?' kadının sorusu ile Yavuz şaşırsa da gülümseyerek omuz silkmişti.

'Bildiğiniz gibi.'

'Hareketli yani' ikisi birden gülerek merdivenlerden indiğinde Buğlem son basamaktan inip Yavuz'a bakmıştı.

'Canını sıkan her ne ise konuşma işini Vuslat'a bırakmak istemiyorum. Haberin olsun' diyerek nokta atışı yapmış ardından kahvaltı masasına ilerlemişti. Ardında bıraktığı adamın şaşkın bakışlarını göremese de hissedebiliyordu Buğlem. Vuslat nasıl benimsemişse bu adamları kadın da aynı şiddette benimsemişti. Tıpkı kocası gibi adamları sıfatı taşıyan her canın aslında Vuslat'ın ailesinden olduğunu ve kendi ailesi gibi olduğunu düşünüyordu. Yavuz'un sıkıntılı halini fark etmesi bile bu yüzdendi.

Bazı insanlar olurdu insanın hayatında... Kalibindeki gizli geçitten çok hızlı alırdı içeri. Sanki onlara güven bir anda kabullenirdi insan oğlu ve asla bu güven onu tedirgin etmezdi. Eylül yağmurlarının en fırtınalısına tutulsa bile bedenindeki soğukluk tenine hafif bir ürperti getirir gibi o gizli geçitten alınan insanlar sarıp sarmalanırdı. İşte Buğlem'in de bu aileye karşı hisleri böyleydi. İnsan limandan gemiyi uzaklaştırsa bile onu yolcu eden mürebbata büyük bir saygı ve minnet duyardı. Elbette herkes hayat denen limandan kopacak ve limanda kalan aile olarak gördüğü eşe dosta minnetle bakacaktı...



Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin