Başladık mı yeni bir hikayeye daha, tamamdır... Aslında bu hikayenin olup olmadığı hakkında kafamda çok soru vardı ama kötü olunca asmıyorlar sonuç olarak. Neyse ben gidiyim o halde... İyi okumalar...
--
'Abi' karşısındaki gözlerinin içine bakan adamla derin bir nefes alıp başını sağa sola salladı.
'Ece ile konuştum akşam bizdesiniz' demesi ile sakince başını salladı adam. Hep kederli ve düşünceli bir hali vardı. Bu hiç kimsenin gözünden kaçmıyordu ama soracak cesaretleri de yoktu.
'İyi misin abi sen?'
'İyiyim' diyerek bilgisayarına gözlerini geri çevirdiğinde Aras başı ile onay verip çıkmıştı dışarı. Vuslat anında kravatını gevşetip başını geriye attı. İçine çöken bambaşka birşey vardı, ilk kez korkuyu tadıyordu çocukluğundan bu yana. Sanki her an kıyamet kopacakmışcasına daralıyordu yüreği. Kapısının sesi ile başını düzeltip içeri giren sekratere baktı.
'Vuslat bey, müşterileri toplantı salonuna aldık' sakince başını sallayıp ayağa kalkmıştı Vuslat. Gevşettiği kravatı düzeltip odasının çıkışına ilerlediğinde Aras ve Eymen'in de aynı istikamete yürüdüğünü görerek yakasını düzeltmişti bu kezde. Toplantı odasına girip içerdekileri kontrol ettiğinde eksik olmadığını anlayarak kapıyı kapatıp müşterilerle el sıkışmıştı.
'İsterseniz başlayabiliriz Ragıp bey' diyerek keskin bakışlarını adama çevirdiğinde adam memnuniyetle başını sallayıp gülümsediğinde Vuslat bakışlarını projektör ve bilgisayar yanındaki Derya'ya çevirmişti. Kız sunumu başlatmış, adım adım anlaşmayı anlatmış, bütçeden bahsetmişti.
Sonunda ışıklar açılınca Vuslat oturuşunu düzeltip derin bir nefes aldı. İçindeki sıkıntı git gide büyürken bu iş hakkında bir problem çıkmasını istemiyordu.
'Anlaşmayı hazırlayalım Vuslat bey. Sizinle iş yapmak bizim için onurdur' ayağa kalkan Ragıp bey ile Vuslat'ta derin bir nefes almış ve ayağa kalkmıştı. El sıkışıp onları gönderdiklerinde Ece anında Vuslat'ın yanına ulaştı.
'Vuslat iyi misin?'
'İyiyim ben, işinize bakın' diyerek o da toplantı odasını terk ettiğinde içeride şaşkın yüzler kalmıştı.
'Ne oluyor yine?' Derya'nın konuşması ile Eymen omuz silkmişti sadece.
'Adam kendi sesizliğinde boğulacak, bazen arkadaşımız değil de müşterimiz gibi hissediyorum' Aras'ın yorumuna Ece başı ile onay vermişti. Onlarda dosyaları toplayıp çıktığında asansöre ilerleyen adama baktılar.
'Kesin bir olay var, altıdan önce şirketten çıkmazdı' Eymen'in cümlesi ile asansörün gelmesi ve Vuslat'ın gözden kaybolması bir olmuştu.
Şirketin otoparkına inip direk arabasına yerleşerek hızla kravatını çıkarıp gömleğinin iki düğmesini açmıştı adam. Hırsla direksiyon simidine yumruk geçirip gözlerini kapatarak alnını dayadı.
'Ne oluyor lan!' diyerek tekrar bağırıp bir kaç kez daha vurduğunda içindeki daralmanın çekilip gittiğini fark etti. Uzun zamandır kimse bulaşmamıştı Vuslat'a. Gücü çoğu zaman ona iyi gelirken şimdi kimseyi hırpalayamadığı için her şey üzerine geliyor gibi hissediyordu. Sessizliğini bozmak istemiyordu. Arabayı çalıştırıp evinin yolunu tuttuğunda erken çıktığı için şükür etti. Bir kaç saat daha dursa trafiğe denk gelecek ve suçu günahı olmayan adamlardan sinirini çıkaracaktı.
Adalet onun için yediği ekmek, içtiği su, aldığı nefes olmuştu. Elini masum bir çocuğun kanına asla bulaştırmamış, eline düşen suçluları bile en az iki kez araştırmıştı. Tamamen emin olduktan sonra ceza veriyordu ve gerekiyorsa bunlar çok ağır cezalar oluyordu. O Vuslat Kasırga'ydı. İsminin sessizliğinde büyük afetler yaratır ve ortalığı darma duman ederdi. Ormanın içindeki evin önüne arabayı park edip indi. Korumalara göz attığında hepsinin yerli yerinde olması işine gelmişti. Kapıdaki korumanın kapıyı açması ile içeri girip odasına yöneldi direk. Takım elbisesinden kurtulup siyah eşortman altını giydikten sonra vücudunu esneterek zemin kata indi. Isınma hareketlerini yaparken bir yandan da ellerine siyah sargıları sarmış ve kum torbasının önüne gelmişti. Yumruklarını karşısında kendine ihanet etmiş biri var gibi indirirken kısık ve keskin gözlerle odaklanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|
Ficção Adolescente(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan...