'Baba!' on sekizinde bile olması mümkün olmayan kumral çocuk Vuslat'a sıkıca sarıldığında adam da karşılıksız bırakmamıştı.
'Oğlum benim' diyerek adam sırtına iki kez vurunca birbirlerinden ayrılmışlardı.
'Hoşgeldiniz. Ne hazırlayalım?'
'Rakı masası kurun bize... Başka bir şey isteyen var mı?' masadan yok nidaları yükselirken Vuslat tekrar çocuğa sarılmıştı.
'Ne yapıyorsun babam? Okul nasıl?'
'İyi baba, notlar yüksek, tutacak gibi...'
'Tutacak tabi, şirkete bir avukat daha gerek' masadan kıkırtılar geldiğinde çocuğun bakşları Buğlem'i bulmuştu.
'Selam, biz tanışmadık diye biliyorum. Taner ben' çocuk elini uzattığında Buğlem şokta olsa da elini havada bırakmamıştı.
'Buğlem' dediğinde Vuslat yüzündeki şaşkınlığı ve gerginliği fark ederek gülümsemesini genişletti.
'Taner, Buğlem kız arkadaşım. Buğlem, Taner manevi oğlum'
'Mem-nun oldum' aklından geçenlere bir küfür savurmuştu Buğlem içten içe.
'Bende memnun oldum da, baba öyle olsun valla, ne diyim bilemedim şimdi'
'Ne oldu koçum?'
'Sevgilin var haberim yok, şam çocuğu muyum ben?'
'Spa ben kime hesap verdim lan. Neyse kaybol, git müşterilerinle ilgilen'
'Tamam tamam, kovulduk. Uğrarım tekrar' diyerek diğer masalara yönelmişti Taner. Vuslat bistro tipi yeri sadece Taner için yapmıştı. Bir an önce işleri öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu çünkü ona bir şey olsa elinde avcunda ne varsa Taner'e ve diğerlerine kalacaktı. Koltuğuna tekrar yerleştiğinde hazırlanan masa ile bulanık su dolu kadehi havalandırmıştı.
'Neye içiyoruz?'
'Tabi ki bize' diyen Ece sayesinde kadehler havalanmış ve grupta moladan çıkmıştı. Platforma çıkan adamlar bir bir baş selamı verirken yerlerine de yerleştiler. Vuslat uzun zamandır uğramadığı mekanı bu kadar işlek ve klas gördüğü için memnun olmuştu. Hasan ne kadar Taner'e yardımcı olsa da çocuğun aklı havada hareket edeceğini düşünmüş ancak Taner ondan beklenmeyecek bir karşılık vermişti, ki bu da Vuslat'ın göğsünün kabarmasını sağlamıştı.
'Babacım!' kızın çığlığı ile herkes kahkaha atarken turuncu saçlarını adamın omuzlarına düşürerek sarılmıştı zayıf beden.
'Güzelim'
'Hoş geldiniz, niye haber vermiyorsunuz ya, sırf sizin için hazırlardık'
'Bura ne kızım?' tek kaşı havalanan Vuslat ile kız gülümsemesini büyüttü.
'Ekmek teknesi' kıkırdayarak konuşmasından sonra Vuslat kızın saçları arasına derin bir öpücük bırakmıştı.
'Aferim prensesim. Yaniii... Mekan kapatmak olmaz, şah olsun padişah olsun fark etmez'
'Öyle diyorsan öyledir' diyerek adamdan ayrıldığında masadakilere tek tek sarılmıştı kız. Buğlem ve Eylül'ü ayırmadan samimice kucakladığında Vuslat iki kızı dikkatle izliyordu.
'Eylül Yiğit abinin kız arkadaşı' demesi ile kızın tek kaşı havalanış ve Buğlem şaşkınlıkla Vuslat'ın mimiklerine çok benzeyen harekete bakmıştı.
'Yiğit abi doğru söyle ne içirdin de kabul etti seni kızcağız'
'Bana bak Deniz kızı, sinirlendirme beni' Yiğit'in cevabı ile kız gülümserken bakışlarını da Buğlem'e çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|
Teen Fiction(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan...