'Geçmiş olsun..' fısıltısı ile Buğlem maske altından gülümserken onaylayıcı şekilde gözlerini kapatıp açmıştı.
'Şey... Biz iyi tanışamadık ama ben hep hırçındım. Yani seninle alakalı değil bu, benim kötü bir huyum. Sende bilirsin babamızı paylaşmak istemeyiz... Sanırım bencillikti biraz, hatta fazlası ile... Buğlem, ben özür dilerim. Bu olanla anlamak istemezdim ama babam sana çok değer veriyor. Onu üzme olur mu?'
'O-nu üzmek... Ak-lım-ın uc-undan bi-le geç-mez...' Buğlem kurduğu cümle ile derin bir nefes alırken Göksel gülümsemişti.
'İyi olmana çok sevindim, toparlandığın zaman beni affetmen için elimden geleni yapacağım'
'Se-ni an-lıyorum...'
'Teşekkür ederim.' Diyerek parmaklarını sıkılaştırmıştı Göksel'de. Gülümseyerek geri çekildikten sonra odadan çıkıp derin bir nefes aldı. Aras yaklaşıp hazırlanınca o da girmişti kızın yanına. Camdan gözünü dikmiş adamı bilmese Buğlem'e destek olmak için elini tutardı ama Vuslat oradan uçarak kafa atma potansiyeline bile sahipti sonuçta.
'İyisin değil mi?'
'İ-yiyim... Sen? Ne ol-du?'
'Önemli bir şey değil, senden daha iyi durumdayım, geçmiş olsun'
'Sa-ğol...' fısıltısı ile beraber gülümsemeside belirginleşirken derin bir nefes aldı Aras.
'Sanırım çıkmalıyım, yoksa Vuslat'ın gerçek kıskançlığına şahit olursun, ki hasta halinle bunu öğrenmeni istemem' ikiside gülümserken Aras'ta terk etmişti odayı. Sırası ile Buğlem'i görmüşlerdi, hepsi iyi dileklerini sunmuşlardı, Buğlem yorgunluk ile gözlerini kapatırken, Vuslat'ta cama şakağını yaslamış ve kıza gözlerini dikmişti.
'Baba'
'Söyle babam...' diyerek Göktuğ'a göz ucu ile baktı.
'Yan oda hazır, ben kıyafette getirttim, git bi duş al, biraz dinlen, durumu iyi zaten.'
'Bırakmak istemiyorum Göktuğ'
'Eve gidince nasılsa sen bakacaksın, bari burada izin ve doktorlar ilgilensin' diyerek gülümseyen oğlu ile tek kaşını kaldırıp camdan ayrılmıştı adam. Etrafı süzdüğünde Göktuğ sağ tarafındaki odayı gösterince hızlıca başını sallayıp o tarafa ilerledi. Kaskatı olmuş bedenini kaynar suyun altına attığında yorgunluğunun üzerinde kurduğu baskıyı yeni fark ediyordu. Lavabo kenarındaki çantaya bakıp gülümseyerek içini açtı. Oğluydu işte, onu tanıyan, en ince detaya kadar düşünen onun oğluydu. Beline kenardaki havluyu sarıp ayna karşısında durdu bu kez. Buharla kaplanmış aynayı eliyle silip traş köpüğünü yüzüne sıktığında boş boş ayna ile bakışmaya başlamıştı. Yüzünü inceliyor, yavaş yavaş köpüğü dağıtıyordu ama hala şoktan çıkamıyordu. İki günde nasıl bir kıyamet kopmuştu hayatında, nasıl bir acı çekmişti bir kendi içi bilirdi. Jileti sakince cildinde kaydırdıktan sonra bütün sakalını ve bıyığını halledip sıcak suyu tekrar açmıştı. Fıskıyeden akan her damla sanki cildini delercesine çarpıyordu adamın bedenine. Bir süre kaldığı suyun altından şaçlarını yıkayarak çıkıp yine havluyu beline sardı. Banyodan çıkıp odanın kapısını kilitlediği gibi bırakmıştı kendini yatağa. Kaynar sudan nokta nokta kızarmış teni, yüzünden dağılan traş losyonunun kokusu ile birleşen hanımeli esansı, uzun olmasa da dolgun kirpikleri adamı tamamen kişiselleştiriyordu. Omuzlarını oynatarak yataktan doğrulurken kulağına kürek kemiklerinden gelen kıtırtılar yerleşiyor ve Vuslat'ın daha çok rahatlamasını sağlıyordu. Spor çantasındaki şort ve kısa kolluyu çıkarıp iç çamaşırından sonra üzerine giymiş ve direk kendini uykuya teslim etmişti Vuslat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2|
Teen Fiction(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan...