Keyifli okumalar!
Oy vererek bana destek olabilir ve böylelikle emeğimin karşılığını alabilirim.
1.
2..
3...
Verdiysek başlayalım mı?
●
Gözlerim ince çubuğun üzerinde gezerken, az önce kurduğu cümlelerde gezindi düşüncelerim. Şevval kendinde miydi yoksa bunları bilerek mi yapıyordu? Hangisinde olursa olsun söylediği cümlelerde hastalık boyutunu da bir takıntı vardı. Dediklerine inanmayıp yalan olduğunu bilsem de bunları düşünüp dile getirmesinde sorun vardı. Hiç mi kendisini düşünüp bu hallere gireceğini tahmin etmiyordu?
"İnan Şevval sana sadece acıyorum. Bu yaptıkların normal bir insanın yapacağı şeyler değil," dedim acıyan yüz ifademi takındığım suratımla. "Beni, Kandemir'i geç, sen kendini de mi düşünmüyorsun? Kendine hiç mi saygın yok da gelip bana bu cümleleri kurabiliyorsun? Bu kadar mı alçalıp, küçüldün?"
Yüzü bozguna uğrayıp, sinirden kızarmaya başladığında derin nefesler alıp vermeye başladı. Elimi karnından çekip, ince çubuğun üzerinde duran çizgilere baktım. "Hamile misin bilmiyorum, ama eğer gerçekten hamileysen bu bebeğin babasına da bebeğin kendisine de yazık," dedim tekrardan gözlerine bakarak. "Çocuğunu böyle iğrenç oyunlara soktuğun için kendinden iğrenmelisin."
"Ha Kandemir'den olduğuna inanmıyorsun yani," dediğinde şaşırarak ona baktım. Dediklerimden sadece bu kısmı ile ilgilenmiş diğer kısımları ile ilgilenmemişti bile. Takıntısı gözünü kör etmiş, kendisini buna inandırmıştı.
"Seninle artık konuşmak dahi istemiyorum, gözümden o kadar çok düştün ki Şevval, iki çift laf dahi söylemek içimden gelmiyor." Yanından geçip seri adımlarla ilerlemeye başladığımda arkamdan bağırdı. "Bu bebeğin babası Kandemir, bana inanmıyorsan ona o geceyi sor, eminim güzeller güzeli sevgilisine her şeyi anlatmıştır." Onu takmadan ilerlemeye devam ettiğim de yine arkamdan bağırdı. "O kadar safsın ki, ne olup bittiğini bile görmüyorsun."
Son cümlesi ile yerimde durduğumda ne demek istediğini anlamaya çalışarak arkamı döndüm. Kollarını göğsünde sıkıca bağlamış, yüzüne yerleştirdiği sinsi gülümsemesi ile bana bakıyordu. Eminim Nur, Şevval'in bu halini görse bir dakika bile dayanmaz üzerine atlardı.
"Ne demek istiyorsun sen?" diyerek ona birkaç adım attım. "Sen ne biliyorsun da böyle konuşabiliyorsun?" Peşinden gitmem hoşuna gitmiş gibi sırıtarak bana bakıyordu. "O çok güvendiğin Kandemir senin arkandan neler çeviriyor, hiçbir şeyden haberin bile yok."
Şüphe ile yüzüne baktığımda bana neden bu cümleleri kurduğunu sorguladım. Ne biliyordu da bana gerçekliği belli olmayan şeyler söyleyebiliyordu? "Şevval, söylediğin şeylerin her birinin yalan olduğunu biliyorum, sırf beni Kandemir'den soğutmak için söylediklerin işe yaramıyor."
"Yani senden sakladıkları senin için önemli değil, öyle mi?"
"Kandemir benden hiçbir şey saklamıyor," dedim kendimden emin sesimle. Sesim kadar yüz ifadem ile de ne kadar ciddi olduğumu ona gösterdiğim de bana alaylı bir gülüş sundu. "Sen anca kendini kandır. Bilmediğin çok şey var," dedi ifadesiz surat ifadesiyle.
Allah aşkına bu Şevval ne biliyordu?
"Sen nereden biliyorsun arkamdan neler çevrildiğini? Neden kendinden bu kadar emin konuşuyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂYETEZELZEL | DÜZENLENECEK
General FictionBir mahalle aşkı. Kandemir ve Nare... * Başımı çevirdim ve kahverengi gözlerine mest oldum. En çok gözlerini seviyordum. Beni kendine tutsak eden gözleri ölüm gibiydi. "Seni özledim," dedim bir anda. Bunu söylemeyi düşünmüyordum ama kalbimde ki duy...