İyi bayramlar! 🍭
Vee Keyifli okumalar!
●
Elimde ki telefonu yatağın üzerine atıp derin bir nefes alarak camdan dışarı baktım.
Annemle konuşmuştum. Her zaman ki gibi sesi üzgün geliyordu. Artık eve gelmemi istiyordu. Bu kadar ayrılığın yeter olduğunu söylemişti.
Eve gidip gitmeyeceğim konusunda kararsızdım. Onu özlemiştim ama yine de yediremiyorum kendime yaptıklarını. Eskisi gibi olacak mıydık orası da belirsiz bir soruydu. Nasıl hayatımıza devam edecektik bilmiyordum.
Ayreten Kandemir'le çok güzel bir birlilikteliğimiz vardı. Evli gibi yaşamak bu olsa gerekti. Her günümüz birlikte geçip giderken biz de birlikte vakit geçirebiliyorduk. Ona bu kadar alışmışken ondan ayrılmayı istemiyordum.
Camdan dışarı dalıp gittim. Ne yapacağım hiç kestiremiyordum. Annemle ilişkimiz nasıl olacaktı onu da bilmiyordum.
Babam da vardı artık.
O gün İstanbul'a geri dönmüştük.
O gün gerçekten de Bursa'da kalmak istemiştim. Onunla daha fazla vakit geçirmek istemiştim. Daha fazla tanımak ve daha fazla bilmek istemiştim kendisini. Ama her şey daha yeniydi. Ne onu ne de kendimi sıkmak istemiyorum ama istiyordum işte. Baba kız olalım istiyordum. Onu daha çok seveyim istiyordum.
Vakti vardı ama ben o vakti beklemek istemiyordum. Bursa'ya geri dönmek istiyordum.
Tekrardan derin bir nefes alıp camdan bakmayı kesip odanın kapısına yürüyüp dışarı çıktım. Hedefim mutfak oldu. Yaptığım yemeği fırına koymuş pişmesini bekliyordum.
Kandemir bugün iş yerimden beni almamıştı. Küçük bir işi olduğunu söylemiş ve biraz geç geleceğini söylemişti. Merak etmiştim ama pek fazla üzerine düşmemiştim. Az sonra gelebilirdi o yüzden güzel bir sofra kurmayı planladım.
Fırının içinden gözüktüğü kadarıyla pişen yemeğe göz atıp, güzel gözükmesi sebebiyle tebessüm ettim. Normalde Kandemir'de elinden geldiği kadar bana yardım ediyordu. Bugün olmadığı için kendimi biraz garip hissetmiştim. Genellikle birlikte yapıyorduk ve buna alışmıştım.
Mutfakta bulunan sofranın üzerine ilk başta küçük bir örtü serdim. Ardından tabakları ve cam, ince bardakları yanlarına koydum. Özenle hazırladım sofrayı. Kandemir'in geçenlerde benim için aldığı beyaz gülleri de sofraya koyup eksiklikleri tamamladım.
Güzel ve şık gözüküyordu.
Fırında ve ocakta bulunan yemeklere de son kez göz atıp telefonumu almak için odaya gittim ve yatağın üzerine gelişigüzel attığım telefonumu aldım. Ekran panelinde Kandemir'in ismi gözüktü. Beni birkaç dakika önceden aramıştı ama bunu görememiştim.
Mutfağa doğru yol aldığım sıra elim Kandemir'in isminin olduğu yere gitti. Mutfağa girdim ve masaya göz attım. "Alo." Kandemir'in sesi yankılandığında dikkatim dağıldı ve telefona odaklandı. "Kandemir, neredesin?"
"Yoldayım geliyorum." Sesi uzaktan geldi hafiften. Arabadaydı sanırım. "Aradım görmedin sanırım," dediğinde sanki karşımda o varmış gibi kafa sallayıp elimi belime sabitledim. "Odada kalmış telefon. Sofra kuruyordum bizim için. Nerede kaldın ki?" derken sesim meraklı ve sabırsız çıkmıştı.
Kandemir'in gülme sesi yankılandı kulağımda. "Geliyorum dedim ya," dedi. "Az kaldı."
"Bekliyorum çabuk gel," derken yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. "Bekletme beni. Çok acıktım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂYETEZELZEL | DÜZENLENECEK
General FictionBir mahalle aşkı. Kandemir ve Nare... * Başımı çevirdim ve kahverengi gözlerine mest oldum. En çok gözlerini seviyordum. Beni kendine tutsak eden gözleri ölüm gibiydi. "Seni özledim," dedim bir anda. Bunu söylemeyi düşünmüyordum ama kalbimde ki duy...