●
Başımın üzerinde hissettiğim elle gözlerim anında açıldı. İrkilerek yerimden doğrulduğumda, Kandemir önümde diz çökmüş bir şekilde bana bakıyordu. Saçlarımı onun ellediğini görünce derin bir nefes alarak uyku yüzünden birbirine giren gözlerimi büyüttüm.
"Ne oldu? Bir sorun var mı?" dedim merakla. Kandemir diz çöktüğü yerden kalkarak yanıma oturdu. Gözleri kızarmış, yüzü solgun gözüküyordu. Yorun olduğunu anladım. Ellerini başına götürüp ovalamaya başladı.
"Neden burada uyudun? Odaya gitseydin ya."
"Uyuya kalmışım," diyerek aydınlık havaya baktım. Sabah olmuştu. Saat kaçtı bilmiyordum ama gece boyunca hiç uyanmamıştım. Kandemir de gece boyunca eve gelmemişti.
"Sizin durumunuz ne? Önemli bir şey miydi?"
"Kılıç ile ilgiliydi."
Anladım manasında kafa salladım. Esneyerek ayağa kalktım ve yere düşen telefonumu aldım. Nur'dan birkaç çağrı vardı. Arama kısmından çıktım ve saate baktım. İşe gitmem gerekti.
"Başın mı ağrıyor?" diye sordum merakla. Kandemir başını koltuğun arka kısmına koymuş ve gözlerini kapamıştı. Yavaşça kafa salladı. Gece boyunca uyumamış olmalıydı.
"Ağrı kesici ister misin?"
"Kahvaltı yapalım mı?" diye sordu başını kaldırarak. "Seni de oradan işe bırakırım."
Aslında iyi olabilirdi. Kafa sallayarak teklifini kabul ettim. "Evde malzemeler var mı?" diye sorduğumda Kandemir hayır anlamında kafa salladı. "Buzdolabı bomboş. Dışarıda yiyelim."
Bu lafından sonra hazırlandık ve dışarıda kahvaltı edebilmek için evden çıktık. Binadan çıktığımızda merakla binanın dış kısmına bakıyordum. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen dışarıda ki kafeler ve dükkanlar açıktı.
"İleride bir sürü kafe ve restoran var. Neden burada yemiyoruz?"
İkimizde çoktan arabaya binmiştik. Kandemir arabayı çalıştırıp yola koyuldu o sıra. "Beğenmiyorum buradakileri. Ekmekleri falan çok bayat oluyor."
Bir şey demedim ve yolu izledim. Burada yemesek de olurdu.
Kandemir her ne kadar yorgun olsa da yine de işe gidecekti. Ben işe gitmesini istemiyordum. Evde kalıp dinlenmeliydi. Ondan taraf dönüp, "İşe kesin gidecek misin?" diye sordum. Kandemir gözlerini yoldan alıp bana baktı ve kafa salladı. Sonra tekrardan yola döndü.
"Gitmesen olmaz mı? Başın ağrıyor, hem gece boyunca da hiç uyumadın."
"O kadar da önemli değil başımın ağrıması. Zaten işe gittikten hemen sonra eve geçeceğim. Merak etme sen," dedi sakince. Ellerinden birini dizimde duran elime attı ve kendi eline sardı. "İyiyim ben, endişelenme."
Önüme düşen saçlarımı geriye atıp hafiften ona döndüm. "Resim kursundan ayrıldım," dediğimde anında gözleri beni buldu. Merakla, "Neden ayrıldın?" diye sordu. Elimi tutan elini hafifçe avucumun içinde döndürdüm.
"Kendimi resim konusunda geliştirdiğimi düşünüyorum. Her ne kadar resim kursunu sevsem de bazen gitmek çok zor oluyordu. Biliyorsun, yıllar boyunca çizim yaptığım için elim çok fazla alıştı."
"Emin misin?" diye sordu. Kafa sallayarak onu onayladım. Bir şey söylemedi ve yola odaklandı.
Kandemir iş yerimin yakınlarında olan bir restorantın önünde arabayı durdurdu. Arabadan inip el ele tutuşarak içeri girip boş bir masaya oturduk. Pek fazla dolu olmasa da yine de içeri de insanlar vardı. Garson gelip siparişimizi aldı ve gitti. Serpme kahvaltı söylemiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂYETEZELZEL | DÜZENLENECEK
General FictionBir mahalle aşkı. Kandemir ve Nare... * Başımı çevirdim ve kahverengi gözlerine mest oldum. En çok gözlerini seviyordum. Beni kendine tutsak eden gözleri ölüm gibiydi. "Seni özledim," dedim bir anda. Bunu söylemeyi düşünmüyordum ama kalbimde ki duy...