Seokjin ve Namjoon nihayet Namjoon'un dairesine geldiklerinde hızlı adımlarla içeri girmiş ve ardından Seokjin içinde pijamaları ve birkaç eşyasının olduğu çantayı salona bırakmıştı.
"Acıktın mı?" diye sordu Namjoon, Seokjin'e dönerek. "Dışardan bir şeyler söyleyeyim mi?"
"Ben hallederim." dedi Seokjin mutfağa doğru adımlayarak. Namjoon da arkasından onu takip ederken, Seokjin tezgahın önüne geçmiş ve düşünceli bir şekilde sormuştu. "Canının istediği özel bir şey var mı?"
"Var." demişti gri saçlı olan başını aşağı yukarı sallayarak onu cevaplarken. Ardından Seokjin onu ilgiyle izlerken, yanına doğru adımlamış ve iki elini onun iki yanından tezgaha yaslayarak kendisine doğru eğilmişti. "Sen."
Onun bu arsız cevabı Seokjin'in koca bir kahkaha atmasına neden olmuştu. Bunun üzerine Namjoon da ona gamzelerini belli eden koca bir sırıtmayla karşılık verdi.
"Bugün arsız mıyız acaba biraz?" diye sordu Seokjin gülerek sevgilisine bakarken. Namjoon ise ona doğru biraz daha eğilmiş ve ardından cevap vermişti.
"Öpersen geçer belki."
Seokjin onun bu cevabına da güldü. Ama sonrasında gri saçlı olanı kendisine doğru çekerek ona istediğini kolaylıkla vermişti. Öpücük usulca başladı fakat hiç de o şekilde devam etmedi. Giderek artan bir ritim tutturan çift, nefessiz kalana kadar birbirlerinden ayrılmamıştı. Ayrıldıklarında ise birkaç saniye boyunca hızlı hızlı nefes alıp vermiş ve ardından yeniden tutku dolu bir öpücükte bir kez daha buluşmuşlardı.
Seokjin, Namjoon'un boynuna kollarını yavaşça dolarken, onu biraz daha kendisine bastırdı ve Namjoon'un tamamen ona doğru yapışmasına sebep oldu. Az sonra Seokjin alev gibi yakan öpücüğün ortasında iç çekerken, Namjoon hızlı bir hamleyle onu kucaklayıp, arkasındaki tezgaha oturtmuştu bile. Seokjin dudakları anlık da olsa ayrıldığında onun bu haşin tavrına kıkırdamış fakat Namjoon onu yeni bir öpücükle susturmuştu.
Dudaklarının teması bu kez ilkinden daha da tutkuluydu. Seokjin'in elleri hala Namjoon'un boynunda, Namjoon'unkiler ise her yerdeydi. Seokjin ona karşılık verirken yanaklarının alev alev yandığını hissetse de Namjoon'un onu kendisine doğru bastırmasına izin verdi. Çok uzun bir süre boyunca öpücüğün içinde kaybolan çift, nefes alabilmek adına birbirlerinden ayrıldıklarında göz göze durmuşlardı. Ardından ikisi de nefes nefese kalmış bir şekilde gülmeye başladı.
"Şu halimize bak." dedi Seokjin hala gülerek, eliyle kendilerini işaret ederken. "Tezgahın üstündeyim."
"Bence oraya yakıştın." dedi Namjoon muzip bir şekilde yanıt verirken. "Seni sık sık mutfak tezgahımda görmek isterim."
"Görmek mi?"
"Aslında öpmek.."
Namjoon'un cevabı Seokjin'i yeniden güldürmüştü. Fakat bu gülümseme de Namjoon'un ısrarcı dudaklarıyla son buldu. Seokjin derin bir nefes verdi ve bir anda yükselen bu tansiyonla birlikte neye uğradığını şaşırdı. Az önce gülüyorlardı ve şimdi delicesine artan bir ateş topu yeniden onlarla birlikteydi. Ortamın havası aniden ağırlaştı ve aralarındaki gerilim tutkuyla birleşerek engellenemez bir hale geldi.
Hararet giderek arttığında Namjoon, ellerinden birini Seokjin'in beline atıp, onu kendisine doğru çekerek tezgahın üzerinde kolaylıkla biraz daha öne kaydırmıştı. Namjoon ise hala onun bacaklarının arasında durmuş ve onu öpmeye devam ederken gürültülü bir iç çekti. O iç çektiğinde Seokjin de bir nefes bırakmıştı. Ardından Namjoon'un beline dolanmış eli biraz daha aşağı kaydı ve boştaki eli de diğer taraftan ona destek vermişti. Seokjin onun ne yapacağını anladığında kollarıyla sıkıca ona tutundu ve saniye bile geçmeden önce Namjoon onu kucaklayarak mutfaktan çıktı.