Yoongi salondaki kanepede battaniyesiyle güzelce örtünmüş uzanırken, Taehyung da tekli koltuğun bir koluna yaslanıp, diğer kolunun üzerinden de ayaklarını sallandırmıştı. İkisi de karşılarında açık olan belgesel kanalını çıt çıkarmadan, pür dikkat izliyorlardı.
Seokjin elinde yeni yaptığı sıcak kurabiyelerin olduğu tabaklarla birlikte mutfaktan çıkarken, kurabiyelerin tatlı kokusu salona da dağılmıştı. Tabaklardan bir tanesini Yoongi, diğerini ise Taehyung'a verdiğinde ikisi de keyifle kurabiyelere saldırdı. Hemen ardından Yoongi minnet dolu bir şekilde ağzındaki kurabiyenin elverdiğince konuşmuştu.
"Sen bir harikasın Seokjin."
"Yavaş ye Taehyung." diye uyardı Seokjin kardeşinin o sırada koca kurabiyeyi bir bütün halinde ağzına tıkmasını izlerken. "Boğulacaksın."
Taehyung omuzlarını silkti ve kurabiyenin tamamını ağzına tıkışırmaya devam etti. Seokjin onun bu haline gülerek mutfağa geri dönmüştü. Kahve makinesine yeterli miktarda kahveyi koydu ve çalışmaya başlaması için düğmeye dokundu. Sonrasında kendisi için de küçük bir tabağa birkaç tane kurabiye koymuştu. Tam bu sırada mutfak tezgahının üzerinde duran telefonu titreyip çalmaya başladığında, Seokjin telefonunu aldı ve ekranda yazan ismi gördüğünde cevapla tuşuna bastı.
"Efendim Hyung Shik?"
"Seokjin son bir haftadır beni oldukça şaşırtıyorsun bebeğim."
"Ne oldu yine?" diye sordu Seokjin mutfak tezgahına yaslanıp, arkadaşının bu kez ne saçmalayacağını düşünerek. "Boş kaldıkça bana sarıyorsun resmen. Stres topun muyum ben senin?"
"Ne mi oldu?" dedi Hyung Shik karşı tarafta alınmış bir ses tonuyla konuşarak. "Ne olduğunu sana anlatayım. Beni hem aldatıp, hem de bunu acımasızca gözüme gözüme sokmaya devam ediyorsun. Olan bu."
"Yine mi şu mesele?" dedi Seokjin bıkkın bir şekilde nefes alıp verirken. "Hyung Shik unut artık şu konuyu."
"Ben unutmak istesem de buna izin vermiyor." dedi Hyung Shik ağlamaklı bir ses tonuyla konuşurken. Seokjin onun yüzünü göremese bile şu anda keyiften dört köşe olduğuna adı gibi emindi. Namjoon konusu arkadaşını bir hayli eğlendiriyordu çünkü. "Senin gibi o da acımasız."
"Kim?"
"Kim olacak? Senin şu Namjoon."
"Nereden benim oluyormuş?" dedi Seokjin hırslı bir ifadeyle arkadaşını yanıtlayarak. "Aptallaşma yine."
"Senin değilse bile olmaya çok kararlı, ben sana diyeyim."
"Hyung Shik gerçekten şu anda oturup senin saçmalıklarınla uğraşamayacağım. Neden biliyor musun? Çünkü cuma akşamlarımı daha huzurlu ve verimli bir şekilde geçirmeyi tercih ediyorum."
"Bilirim ben o verimleri.." dedi Hyung Shik oyuncu bir ifadeyle. "Bu aralar Namjoon'dan baya verim alıyorsun zaten."
"Ne alakası var şimdi bunun Namjoon'la? Sen beni delirtmeye falan mı çalışıyorsun?"
"Ben değil ama sen ve senin Namjoon'un beni delirtmeye çalışıyor olabilirsiniz."
"Telefonu kapatıyorum." dedi Seokjin düz bir sesle yanıt vererek. "Zira bu konuşma hiçbir yere gitmeyecek. Şimdiden belli oldu."
"Tabi kapat sen, kapat. Namjoon olsa kapatmazdın ama.."
"Bak hala ne diyor.." dedi Seokjin bıkkınlıkla kendi kendine konuşur gibi söylenirken. "Hyung Shik gidip birileriyle falan oynaşsana sen. Yalnızlık senin başına vurmuş yine. Beni de rahat bırak."