Seokjin beynini zorlayan bir ders daha sona erdiğinde elindeki notlarını düzenlemekle uğraşıyordu. Ders boyunca hızlı bir şekilde not tutmak zorunda kalsa da kağıtların üzerindeki yazısı kusursuzdu. Kalemlerini çantasına dikkatlice yerleştirdikten sonra not kağıtlarına yönelmiş ve dalgınlıkla hepsinin yere düşmesine neden olmuştu. Sıkıntıyla derin bir nefes verdi ve eğilerek not kağıtlarını toplamaya başladı. Tam bu sırada biri daha onunla birlikte eğilmiş ve notlarından birkaç tanesini eline almıştı. Seokjin kalan tüm kağıtları eline aldıktan sonra doğruldu ve karşısında not kağıtlarının bir kısmını tutarak sırıtan yüze baktı.
"Merhaba Seokjin."
"Merhaba Jae Won."
Jae Won Seokjin'le aynı sınıftaydı ve maalesef onu bir türlü rahat bırakmayanlar listesinde ısrarcı bir şekilde yer alıyordu. Seokjin onu birkaç kez reddetse bile pek işe yaradığı söylenemezdi. Seokjin'in hayran listesinin yapışkan olanlar kısmında ilk üçteydi. Seokjin yapışkan olmayanları dert etmemeyi öğrenmişti fakat yapışkan olanlar ona göre tam bir ruh emiciydi.
"Nasılsın?" diye sordu Jae Won elindeki kağıtları Seokjin'e doğru uzatırken. Seokjin ise bu konuşmanın nereye gideceğini bir an önce öğrenmek istiyordu. Zira karşısında sırıtan çocuğun kendisine bir şeyler teklif edeceğinden adı gibi emindi. O yüzden bir an önce derdini söylese iyi olurdu.
"İyiyim. Teşekkürler." dedi düz bir ifadeyle Jae Won'un ona yönelttiği kağıtları almak için elini uzatarak. Fakat hemen sonrasında Jae Won kağıdı oyuncu bir şekilde geri çekmişti.
"Not kağıtlarını mı istiyorsun?"
"Sence?" diye sordu gözlerini devirerek. Daha sonra da ona doğru uzattığı elini sabırsızca salladı. "Verir misin şunları?"
"Veririm." dedi Jae Won sırıtmaya devam ederek, Seokjin'i süzerken. "Ama öncesinde senden bir söz almam gerekiyor."
"Neymiş o?" diye sordu Seokjin tek kaşını havaya kaldırıp kollarını göğsünde kavuşturarak. Bu tarz çocukça hareketlerden ciddi anlamda nefret ediyordu.
"Benimle akşam yemeği yiyeceksin."
Seokjin onun bu cümlesine alaycı bir şekilde güldü ve daha sonra da gözlerini devirdi. Yüzü birkaç saniye içinde düz bir şekil almış ve ciddi bir tonda konuşmaya başlamıştı.
"Seninle yemek yemeyeceğim."
"Neden ama Seokjin?" dedi karşısındaki çocuk sırıtmasını bir an bile bozmayarak. Seokjin tam da o anda karşısındaki çocuğun suratına koca bir yumruk çakıp, dişlerini dökmeyi düşledi. Fakat yapamazdı. Okuldaki sicilini mezuniyetine çok az bir zaman kala bozmak istemiyordu. Bu nedenle de sabır dileyerek derin bir nefes bıraktı. "Sadece basit bir yemek."
"İstemiyorum." dedi kesin bir dille yanıt verirken. "Seninle yemek yemek istemiyorum. Seninle ilgilenmiyorum. Yeterince açık oldu mu, yoksa bir kez daha tekrar edeyim mi? Buradan bakınca tek bir seferle anlayacak gibi görünmüyorsun çünkü."
Seokjin'in sözleri, karşısındaki çocuğu zerre kadar etkilemiş görünmüyordu. Aksine arsız bir şekilde Seokjin'i süzmeye devam ederek sinir bozucu gülümsemesini biraz daha büyüttü.
"Neden peki? Benimle yemek yemenin nesi bu kadar kötü?"
"Tipim değilsin." dedi Seokjin tek kaşını kaldırırken. "Bu da seninle yemek yememek için yeterince iyi bir neden."
"Hadi ama Seokjin.." dedi gülerek gözlerini devirirken. "Senin bu dünyada herhangi bir tipin olduğunu sanmıyorum. Olsaydı her önüne geleni anında reddetmezdin."