32- Artık Biliyorsun

581 60 27
                                    


Seokjin Jungkook'un evinden çıkarken hala büyük bir şok yaşıyordu. Zira bu güne kadar sessiz sakin, çalışkan, kendi halinde bildiği öğrencisi okulun en haylaz çocuğu çıkmıştı. Ve Seokjin bu zamana kadar bunu fark edemediği için kendisine hayret ediyordu.

Düşünceleri bir sarmaşık misali birbirine dolanmaya devam ederken yavaş adımlarla Jeon'ların evinin bahçesinde yürümeye başladı. Hemen arkasından kapının kapanma sesini duydu ve hızlı adımlar Seokjin'in yavaş adımlarını takip etti. Saniyeler sonra ise Namjoon, Seokjin'in yanında belirmişti.

"Hala inanamıyorum." dedi Seokjin kendi kendisine mırıldanır gibi konuşarak. "Jungkook nasıl olur da benim tanıdığımın tam aksine bir çocuk olabilir? Bu çocuk benim dersimde gözlerini bir kez olsun benden ayırmadan, her anlattığımı can kulağıyla dinler. Gerçekten aklım almıyor."

"Seokjin, Jungkook biz de dahil olmak üzere herkesi haylazlıklarıyla hayattan bezdiriyor." dedi Namjoon yan yana birlikte yürümeye devam ederlerken. Hemen sonra gri saçlı olan uzun adımlarını yavaşlatmış ve Seokjin'in adımlarına uydurmuştu. "Hem de her gün.."

"Namjoon, Jungkook benim en sevdiğim öğrencim." dedi Seokjin ciddi bir ifadeyle kendi hislerini anlatmaya çalışırken. "Gözleri ders aşkıyla parıldayan bir çocuk, nasıl olur da her dersinden zayıf alır?"

"Ben biliyorum onun ne aşkıyla parıldadığını.." diye mırıldandı Namjoon sinirli bir ifadeyle dişlerini sıkarak konuşurken. "Pis velet!"

Seokjin ona gözlerini kırpıştırarak bakarken, Namjoon sinirle ağzının içinde bir şeyler gevelemeye devam ediyordu. Seokjin onun neden böyle davrandığını anlamasa da sorgulayacak durumda olmadığından sessiz kalmayı tercih etmişti. Hemen sonra birlikte bahçenin çıkışına ulaştıklarında duydukları tiz sesle birlikte ikisi de durup arkasına bakmak zorunda kalmıştı.

"Bay Kim?! Bay Kim?!"

Jungkook tam da Seokjin'in tahmin ettiği gibi onlara doğru büyük bir hızla koşarken, Seokjin öğrencisinin yanlarına gelmesini sabırla beklemişti. Jungkook en sonunda yanlarına ulaşıp, Seokjin'in tam karşısında durmuş ve ardından birkaç saniye, koşması nedeniyle sıklaşan nefesinin düzene girmesini beklemişti.

"Jungkook?" dedi Namjoon ters bir ifadeyle tek kaşını kaldırarak önlerinde duran çocuğu süzerken. "Ne oldu?"

"Bay Kim'le konuşmak istiyorum Namjoon Hyung." dedi Jungkook masum bakışlarla yalvarırcasına Seokjin'e bakarken. "Lütfen Bay Kim, lütfen.."

Seokjin onun bu yağmurda ıslanmış tavşan yavrusu bakışlarına dayanamayıp derin bir iç çekmişti. Öğrencisi için her ne kadar aksini iddia etseler de, bu zamana kadar Seokjin'e karşı zerre kadar bir saygısızlığı olmamıştı. Seokjin öğrencisini her ne olursa olsun seviyordu ve onun iyi olmasını istiyordu.

"Tamam." dedi kafasını sallayarak pes ederken. Yüreği gaddar olmak için fazla güçsüzdü. "Konuşalım bakalım."

"Seokjin.." dedi Namjoon hoşnutsuz bir tonda adını söyleyerek. Seokjin ise omuzlarını silkmiş ve Namjoon'a çaresizce bakmıştı.

"Ne yapayım, kıyamıyorum."

Seokjin'in cümlesinden sonra Jungkook'un yüzü koca bir gülümsemeyle aydınlanırken, Namjoon'un yüzü ise onun tam aksine asılmıştı. Seokjin o sırada dudaklarını sarkıtıp somurtan Namjoon'a baktığında gülmemek için bir hayli çabalamak zorunda kaldı. Zira Namjoon şu anda Jungkook'dan daha çocuktu.

NOTICE MEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin