Seokjin ve Namjoon beş dakika daha geçmesine rağmen sessizce nehri izlemeye devam etmişti. Ardından bir beş dakika daha geçmişti ama ikisi de bunu bilmesine rağmen oldukları yerden kıpırdamamışlardı.
Seokjin'in sol eli Namjoon'un elinin içinde sımsıcak olmuştu ve Seokjin bu sıcaklıktan oldukça hoşnuttu. Namjoon ise bulutların üstünde uçuyor gibiydi. Sağ elinden tüm vücuduna büyük bir akım geliyor ve bu akım onun içindeki her bir hücreye mutluluk hormonu yayıyordu adeta.
Birkaç dakika daha sessizce gölü izlerken ikisinin de aklında aynı şey vardı. Sonsuza kadar bu şekilde kalmak.. Fakat artık gerçek hayata dönme zamanıydı. Sert bir rüzgar ikisini de ürpertmiş ve bu düşüncelerinden sıyırmıştı.
"Gidelim." dedi Seokjin Namjoon'a doğru döndüğünde. "Yoksa ikimiz de hasta olacağız."
Namjoon bir şey söylememiş, onu sadece başını aşağı yukarı sallayarak onaylamıştı. Hemen sonrasında ise Seokjin'in avucunun içinde kaybolan elini hafifçe sıkmış ve onun elini bırakmayı kesinlikle reddederek yürümeye başlamıştı. Sanki her zaman el ele yürüyorlarmış gibi normal bir hali vardı.
Seokjin ise Namjoon'un elinden tutup, onu yönlendirmesine izin verdi ve onun tam arkasında az ötedeki motorun yanına yürüdü. Hemen sonrasında motorun yanında durmuş ve ellerini istemeyerek de olsa ayırmışlardı. Namjoon o anda motorunu biraz daha uzak bir yere park etmediği için içinden kendine sövmekle meşguldü.
Seokjin beyaz kaskı başına geçirdiğinde ise Namjoon motora binmiş ve o da tıpkı Seokjin gibi kaskını başına geçirmişti. Seokjin dikkatlice onun arkasındaki yerini aldığında nihayet yola tekrardan devam etmeye başlamışlardı.
Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun ardından Seokjin'in evinin önünde durmuşlar ve ikisi de kasklarını çıkarmışlardı. Seokjin motordan indikten sonra ise hemen arkasından inen Namjoon'u izledi. Şimdi ikisi de karşılıklı durmuş ve birbirlerine bakıyordu.
"Bugün için teşekkür ederim." dedi Seokjin içten bir şekilde gülümseyerek. "Harika zaman geçirdim."
"Şansımıza hava biraz sert de olsa.." dedi Namjoon gamzelerini belirginleştiren gülümsemesiyle karşılık verirken. "Yine de çok güzel bir gündü. Asıl ben teşekkür ederim. Teklifimi kabul edip geldiğin için."
"Rica ederim." dedi Seokjin kibar bir şekilde yanıt verirken. Bir anda sert bir rüzgar yeniden var gücüyle esmiş ve ikisinin de üşümesine neden olmuştu. "Hadi git artık. Üşüme daha fazla."
"Tamam." dedi Namjoon kafasını aşağı yukarı sallayarak. Ama söylediğinin aksine öylece durmuş ve Seokjin'e bakmaya devam etmişti.
"Hadi." dedi Seokjin gülerek motoru işaret ederken. "Hasta olacaksın yoksa."
"Tamam gidiyorum." dedi Namjoon yerinden bir santim bile kıpırdamayarak Seokjin'e bakarken. "İçeri gir sen de hadi. Bir hayli üşüdün. Yüzün soğuktan kıpkırmızı oldu."
"Tamam." dedi Seokjin kafasını sallayıp uslu bir tavırla Namjoon'u onaylayarak. "İyi geceler. Okulda görüşürüz belki."
"Görüşürüz." dedi Namjoon da gülümseyerek Seokjin'i süzerken. "İyi geceler."
Ne kadar olduğunu bilmedikleri birkaç saniye birbirlerinin gözlerinin içine bakmışlardı. Ve hemen sonra sert bir rüzgar daha saçlarını savurduğunda, Seokjin Namjoon'un daha fazla üşümemesi için içeri girmek amacıyla hareket etti. Zira Namjoon'u biliyordu. O apartmandan içeri girmeden, gri saçlı olan motoruna binmezdi.