Seokjin, Namjoon'a mesajı gönderdikten sonra derin bir iç çekip telefonunu elinden bırakacağı sırada telefonunun mesaj sesi duyulmuştu. Seokjin parlak ekrana uzun uzun bakarken, onun bu kadar hızlı cevap vermesini açıkçası beklemiyordu. Fakat Namjoon onu yanıltmıştı.
'Ah Tanrım, şükürler olsun.'
'Bu yarın müsait olduğun anlamına geliyor sanırım?'
Seokjin yatağının örtüsünü katlayıp yastığını yatak başlığına dayamış ve ardından yatağının içine girip az önce sorduğu sorusuna gri saçlı olanın verdiği cevabı okumuştu.
'Seokjin.. Ben tahmin ettiğinden de uzun bir süredir seninle olan her şeye, her daim müsaitim.'
Siyah saçlı olan mesajı okuduğunda karnına birden bire kramplar girdi. Seokjin onun dört yıldır kendisi için müsait olduğunu artık biliyordu ve Namjoon'a bunu bildiğini itiraf etmek onun için bir hayli zor olacaktı.
'Pekala. O zaman yarın akşam saat sekizde, son buluştuğumuz yerde görüşürüz.'
'Gelip seni almamı ister misin?'
'Gerek yok Namjoon, teşekkür ederim. Yarın başka bir işim var. Bu nedenle evde olmayacağım. İşimi bitirip yanına gelirim.'
'Anlaştık o zaman.'
'Anlaştık.'
'Yarın görüşürüz.'
'Görüşürüz.'
Seokjin konuşma bittiğinde telefonunu komodinin üzerine bırakmış ve derin bir nefes vermişti. Yarın Namjoon'la yüzleşecek ve her şeyi ona anlatacaktı. Seokjin bunun için bir hayli kararlıydı. Fakat aynı zamanda deli gibi endişeli ve gergindi de..
Komodininin çekmecesinde olan kitabı eline aldı ve biraz olsun kafasını dağıtıp, uykusunu getirmesi için okumaya başladı. Fakat aynı cümleyi onuncu kez okuyup yine de bir şey anlamadığını fark ettiğinde yorularak pes etmişti.
Kitabı az önceki yerine geri koydu ve yatıp uyumayı denedi. Kaç gecedir düşünmekten uyuyamıyordu ve akşam vakti yaklaşırken birazcık şekerleme yapsa belki de ona iyi gelebilirdi.
Fakat Seokjin'in uyumaya karar vermesinin üzerinden yaklaşık yirmi dakika geçmiş ama Seokjin uyumak şöyle dursun, gözlerini bile kırpamamıştı. Beyninin içi arap saçı gibi karmakarışık düşüncelerle doluydu. Kalbi ona Namjoon'u özlemiş olduğunu hissettirirken, kafasını toparlayıp neyi nasıl yapacağına karar vermek onun için oldukça zordu.
Yatakta debelenip diğer tarafına doğru döndü ve telefonunun bildirim sesi yeniden duyulduğunda yerinde hafifçe doğruldu. Yeşil bildirim ışığı yanıp sönerken, telefonu eline alıp, ardından hızlıca gelen mesajı okumuştu.
'Seokjin?'
'Efendim Namjoon?'
Ne diyecekti? Son cümlelerini yazalı neredeyse yarım saat olacaktı. Durduk yere neden bir daha mesaj atmıştı ki? Yoksa her şeyi öğrenmiş miydi? Seokjin'in ona yardım ettiğini, kendisini tavlaması için türlü taktikler verdiğini?
Seokjin kalbi hızla atmaya başlarken, derin bir nefes alıp gelen yeni bildirimle beraber yerinden sıçradı ve ardından aceleyle gelen cevabı okudu.
'Teşekkür ederim.'
Seokjin'in düşündüğü hiçbir şey olmamıştı. Namjoon'un hala olanlardan haberi yoktu ve aksine ona teşekkür ediyordu. Ama ne için?