Seokjin Namjoon'un yanındaki taburede oturmaya devam ederken, bir yandan da onun suratını ele geçiren şapşal sırıtışına gülmemek için kendisine hakim olmaya çalışıyordu. Namjoon öyle tatlı bir şekilde sarhoş olmuştu ki, Seokjin'in içinden onun yanaklarını sıkmak gelmişti. Ama tabi ki bunu yapmadı.
"Seokjin?" dedi Namjoon dili tatlı bir şekilde dolanmaya devam ederken konuşarak. Seokjin ise oturduğu taburenin üzerinde ona doğru dönmüş ve hemen cevap vermişti.
"Efendim?"
"Şimdi Taehyung senin cidden kardeşin mi?"
Seokjin yaklaşık onuncu defa aynı soruyu duymanın vermiş olduğu tebessümle birlikte kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Namjoon belli ki gece boyunca yılmadan, aralıklarla bu soruyu ona sormaya devam edecekti. Seokjin onun bu halini bir hayli sarhoş olmasına bağlıyordu.
"Evet Namjoon."
"Cidden kardeşin yani?"
"Evet dedim ya." dedi Seokjin kıkırdayarak. "Daha kaç defa soracaksın?"
"Emin olmak istedim." dedi Namjoon omuzlarını silkerek. Daha sonra da kıskançlıktan ölüp bitmesine neden olan çocuğun Seokjin'in kardeşi çıkmasını bininci kez aklından geçirirken kocaman sırıtmıştı. Ve bu hareketi iki yanağında iki tane dev çukurun oluşmasını sağladı.
"Peki." dedi Seokjin gülümseyerek. Daha sonrasında ise etrafına bakınmış ve Hyung Shik'in hala burada olup olmadığını kontrol etmeye başlamıştı. Hyung Shik'i böyle ortamlarda fark etmek için dans pistinin ortasına ya da kalabalık bir topluluğa bakmanız yeterliydi. Bu şekilde muhakkak ortalarda gevşek gevşek dolaşan birini görürdünüz. Ve bu kişi de genelde Hyung Shik olurdu.
"Seokjin?"
Namjoon yeniden ona seslendiğinde Seokjin'in dikkati dağılmış ve Hyung Shik'i aramaktan vazgeçmişti. Bakışlarını pistteki dans eden kalabalıktan aldı ve Namjoon'a doğru yönlendirdi.
"Efendim Namjoon?"
"Hani şimdi siz Taehyung'la kardeşsiniz ya?"
"Ee?"
"Hani bu anne-babanızın aynı kişiler olduğu, bildiğimiz kardeşlik değil mi?"
Seokjin birkaç saniye Namjoon'un söylediklerini anlamak için kaşlarını çattı ve hemen sonrasında ise koca bir kahkaha patlattı. Namjoon'un sarhoşken bu kadar sevimli olabileceği kimin aklına gelirdi ki?
"Evet Namjoon." dedi hala gülerken sarhoş olanı onaylayarak. "Bildiğimiz kardeşlik."
"Yani anne ve babanız aynı, değil mi?"
"Evet. Aynı."
"Seokjin?" demişti Namjoon tekrardan yanındaki çocuğun adını söyleyerek. Seokjin ise derin bir nefes verip, sabırlı bir ifadeyle yeniden yanıtlamıştı onu.
"Efendim?"
"O zaman siz.." demişti bir süre duraklayıp kafasındakileri toparlamaya çalışırken. Ama sarhoşken bunu yapmak oldukça zordu. Ve dilin dolanırken konuşmak da öyle.. "Siz bildiğin kardeşsiniz!"
Namjoon'un heyecanlı ve saf, mutluluk dolu cümlesi ağzından çıktığında Seokjin gülmekten neredeyse ağlayacaktı. Namjoon ise onun bu tepkisini umursamadan kocaman sırıtıp, yanındaki çocuğun gülmesini izlerken halinden oldukça memnun görünüyordu. Sol dirseğini önündeki bar tezgahına dayadı ve sol yanağını sol avucunun içine yasladı. Böylelikle Seokjin'i rahatlıkla doya doya izleyebilirdi.
Seokjin onun hayran hayran bakışlarını üzerinde hissettiğinde gülmeye bir son vermiş ve utangaç bir tavırla başını önüne çevirmişti. Yanaklarının hafifçe ısındığını hissettiğinde ise derin bir nefes verdi. Hemen sonrasında Namjoon yeniden adını söylemişti.