18- Asla Vazgeçme

555 63 15
                                    

Seokjin elindeki ilaç torbalarıyla birlikte büyük annesini hastaneden çıkartıp eve getirdiğinde bir hayli yorgun hissediyordu. Dün gece büyük annesi birden bire yeniden rahatsızlanmış ve Seokjin onu apar topar hastaneye götürmek zorunda kalmıştı. Doktorları büyük annesini her türlü ihtimale karşı bir gecelik müşahede altında tutmak istedikleri için de Seokjin tüm geceyi onun baş ucunda bekleyerek geçirmişti.

Büyük annesi neyse ki artık iyiydi. Aniden bastıran sancıları yok olmuş ve hastanede verdikleri serumlar yüzünün renginin iyiden iyiye düzelmesini sağlamıştı. Seokjin evde onları bekleyen büyük babasının da yardımıyla büyük annesini yatağına yatırdıktan sonra mutfağa gidip oldukça geç de olsa akşam yemeği için yiyecek bir şeyler hazırlamaya koyulmuştu. Saat neredeyse on buçuğa geliyordu ve büyük babası bu saate kadar onların dönmesini beklediği için bir hayli acıkmış olmalıydı.

Buzdolabından gereken tüm malzemeleri çıkarttı ve sebzeleri bol suyla iyice yıkadı. Hemen ardından kesme tahtasını alıp hepsini özenle doğramaya başlamıştı. Tam bu sırada büyük babası elinde telefonuyla birlikte mutfak kapısından içeriye girdi.

"Seokjin, telefonun sabahtan beri durmaksızın çalıyor."

Seokjin dün gece uykusundan apar topar uyanıp hastaneye koşturma telaşıyla telefonunu evde unutmuştu. Bu nedenle de Seoul'dekilerin telaş yaptığına emindi.

"Ah teşekkürler büyük baba." dedi yaşlı adama doğru ilerleyerek uzattığı telefonunu alırken. "Bizimkiler merak etmiş olmalılar."

"Bu şeyi kullanmayı bir türlü beceremiyorum." dedi büyük babası yüzünü buruşturarak. "Bir ara Taehyung'un adını gördüm ama açmayı beceremedim."

"Sorun değil." dedi Seokjin gülümseyerek. "Ben hallederim."

"Sen de kendini çok yorma. Atıştırmalık bir şeyler hazırlasan yeter." dedi büyük babası umursamazca elini sallayarak. "Yeterince yorgunsundur zaten."

"Merak etme sen." dedi Seokjin içten bir gülümsemeyle büyük babasının yanağına küçük bir öpücük kondururken. "O kadar da yorgun değilim."

"Sana yardım edeyim."

"Olmaz. Sen gidip koltukta dinlen. Dün geceden beri endişeden senin de uyumadığına eminim."

"Dünyadaki en iyi torunlara sahibim." dedi yaşı adam tatlı bir gülümsemeyle Seokjin'in sırtına vururken. "Önceki hayatımda iyi bir şeyler yapmış olmalıyım."

Seokjin onun bu yorumuna sırıttı ve hemen arkasından büyük babası mutfaktan ayrılıp onu mutfakta yeniden yalnız bıraktı. Seokjin telefonunun tuş kilidini açtığında bir sürü bildirim olduğunu görmüştü. Herkes bir hayli endişelenmiş olmalıydı.

Arama kısmına girip bir ton cevapsız aramanın içinden Taehyung'un adına tıkladı ve telefonu hoparlöre verip, sebzeleri doğrama işlemine devam etti. Birkaç çalma sesinden sonra Taehyung'un kalın sesi mutfakta yankılanmıştı.

"Alo? Abi? Neredesin sen Tanrı aşkına?! Meraktan öldük!"

"Af edersin Taehyung." dedi Seokjin mahcup bir ifadeyle kardeşini cevaplayarak. Her gün Taehyung onu birkaç defa arar ve büyük annesiyle ilgili bilgi alırdı. Fakat uzun bir süre ona ulaşamayınca bir hayli korkmuş olması da normaldi tabi. "Dün gece saat üç gibi büyük annem bir hayli rahatsızlandı. Birden bire sancıları tuttu. Ben de onu apar topar hastaneye götürürken telefonumu o telaşla evde unutmuşum. Büyük babam da aramalara nasıl cevap verebileceğini bilememiş."

"Büyük annem nasıl peki? İyi mi şimdi?"

"Gayet iyi. Geceyi hastanede müşahede altında geçirdi. Ve az önce eve geldik. Endişelenecek bir şey yok merak etme."

NOTICE MEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin