Seokjin yemek yapmayı çok seviyordu. En büyük hobisi yeni şeyler denemek ve onları arkadaşlarına tattırmaktı. Yaptığı şeyler de güzel olunca yemeklerini üzerlerinde deneyeceği bir sürü gönüllü denek bulmakta hiç zorlanmıyordu. Televizyonda izlediği programların çoğu yemek kanallarıydı ve boş anlarında yeni tarifler öğrenmek onun en büyük eğlence ve terapi yöntemiydi.
Bu akşam da televizyonda izlediği bir tarifi yapmış ve tüm yakın arkadaşları yemekleri yemek için hevesli bir şekilde evine doluşmuştu. Seokjin onlar için salondaki uzun, dikdörtgen masayı hazırlamıştı ve Yoongi'yle Taehyung da ona bu konuda yardım etmişti. Yoongi, Jimin'in abisini bu akşam için ikna edip yemeğe gelebileceğinden şüpheli olduğu için telefonuna sarılmış sevgilisiyle konuşurken, Taehyung Seokjin'in söylediği gibi bardakları masaya yerleştiriyordu.
Kapı çaldığında Taehyung bardakları dizmeyi bitirmiş ve koşar adım kapıya doğru ilerlemişti. Seokjin ise mutfağa yönelip fırındaki yemeğini kontrol ettikten sonra, tatlısını buzdolabına dikkatlice yerleştirmeye koyuldu. Hemen ardından peçeteleri alıp salona doğru geçtiğinde, el ele tutuşan Hoseok ve kardeşiyle karşılaşması bir olmuştu.
"Hoş geldin Hoseok." dedi gülümseyerek Hoseok'un elindeki çiçekleri alırken. Hoseok, Seokjin'in çiçekleri çok sevdiğini bildiği için, onu davet ettiklerinde mutlaka bir buket yaptırmayı ihmal etmezdi.
"Hoş buldum Seokjin Hyung."
"Çiçekler için çok teşekkür ederim." dedi elindeki buketi keyifle koklayarak ilerleyip gözden kaybolurken. Hemen sonrasında ise güzel bir vazoyu suyla doldurup geri dönmüştü. Çiçekleri vazonun içine özenle yerleştirdi ve salonun en çok dikkat çeken yerine koydu.
"Sen varken çiçeğe ne gerek var ki Hobi?" dedi Taehyung sevimli bir ifadeyle sırıtarak Hoseok'a bakarken. Hoseok onun bu tatlı haline kıkırdadı ve ilerideki koltuklardan birine doğru yöneldi. Taehyung da Hoseok'u takip ederken Seokjin onların bu hallerini gülümseyerek izlemişti.
Bir araya geldiklerinde daima böyle olurdu. Taehyung her daim tıpkı bir yavru köpek gibi Hoseok'u takip etmeyi seviyordu. Hoseok ise onun bu hallerine bir hayli alışkındı. Bu nedenle hiçbir zaman tekli koltuklardan birini tercih etmez, Taehyung'un yanına oturacağını bildiğinden her daim yan tarafında onun için bir yer ayırırdı. Ayırmayı unuttuğu zamanlarda ise Taehyung tıpkı beş yaşında bir çocuk gibi suratını asar ve Hoseok'un kendisiyle ilgilenmesini isterdi.
Hoseok, son derece nazik ve etrafına pozitif enerji saçan, tanıdığı en tatlı insanlardan biriydi. Seokjin ona bayılıyordu. Hatta o kadar çok seviyordu ki, bazen kardeşinin onu nasıl tavladığına anlam veremediği bile oluyordu. Taehyung dünyadaki en rahat insandı. Seokjin onun bu zamana kadar çok az şeyi kafasına taktığına şahit olmuştu. Genel olarak umursamaz ve daima kendi bildiğini okuyan bir yapısı vardı. Seokjin zaman zaman kardeşine, etrafındaki her yeri ateşe verseler bile kıçını kaldırıp bir bardak su dökmeyeceğini söylerdi. Ki Taehyung söz konusu olduğunda bu gayet güçlü bir olasılıktı. Taehyung insanların ne söylediğini umursamazdı. Sadece kendisi için yaşar ve böyle yapmasını her daim abisine de önerirdi. Fakat Seokjin için bu zordu. Zira bazı şeyleri kafasına takabilen bir yapısı vardı. Taehyung'a göre daha kırılgandı ve bu kırılganlığının altında da insanlara olan güvensizliği yatıyordu.
Kapı tekrardan çaldığında bu kez Seokjin ayaklanmıştı. Taehyung'un Hoseok'un yanından ayrılıp kapıyı açmayacağını adı gibi bildiğinden iş başa düşmüştü. Az sonra kapıyı dikkatlice açtı ve kendisine sırıtan Hyung Shik'i karşıladı. Hyung Shik elindeki bira şişeleriyle birlikte içeri girmiş ve Seokjin'in yanağından oyuncu bir ifadeyle makas almıştı. Seokjin ona gülümseyerek gözlerini devirirken, o çoktan salona girmişti bile.