Seokjin duyduğu bu ani itiraf karşısında bir an için afalladı. Gözleri hafifçe büyürken, bakışları Namjoon'un, içini sımsıcak yapan kahve rengi gözlerine kitlenmişti. Seokjin'in ağzı istemsizce açıldı ve hemen sonra hızlıca kapandı.
Buraya gelirken Namjoon'la olan tüm bağlarının kopacağını düşünmüştü. Gri saçlı olanın her şeyi öğrendiğinde ona kızacağından ve onunla bir daha görüşmek istemeyeceğinden o kadar emindi ki, onun söylediği cümlenin gerçek olabileceğine bir türlü inanamıyordu.
Namjoon tüm gerçekleri öğrenmiş ve karşısına geçip kahkahalarla gülmüştü. Hemen sonrasında ise Seokjin'e olan aşkını net bir biçimde dile getirmiş ve şimdi de ondan bir yanıt bekliyormuş gibi yüzüne bakmaya devam ediyordu.
"Namjoon.." dedi Seokjin şaşkınlığının el verdiği kadarıyla konuşmaya çalışarak. Bu konuşma hiç de onun beklediği gibi gitmiyordu. "Sana az önce anlattıklarımın farkındasın değil mi?"
"Evet. Farkındayım." diye onayladı Namjoon kafasını aşağı yukarı sallarken. "Hepsini çok net bir biçimde anladım."
"O zaman.." dedi Seokjin meraklı gözlerini ona dikerken. "O zaman neden böyle hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun? Yani, demek istediğim şey.. Kızmadın mı?"
Onun bu masum sorusu Namjoon'u kocaman gülümsetmiş ve yanaklarındaki çukurların hızlı bir şekilde ortaya çıkmasına neden olmuştu. Seokjin o çukurlara bakmayı istemiyordu, çünkü baktığı zaman kafasının karışacağından bir hayli emindi.
"Kızmam mı gerekiyordu?"
"Yani.. Şey.. Evet." dedi Seokjin başını sallayarak onun sorusunu yanıtlarken. "Sana diyorum ki, bir plan yaptım. Jimin'in sana söylediği her şey benim fikrimdi."
"Anladım." dedi Namjoon gülümseyerek. "Her şeyin farkındayım Seokjin, merak etme."
"O zaman neden hiç kızmadın?" diye sordu Seokjin kafa karışıklığı dolu bir ifadeyle. "Şu anda senin sinirlenmen, bana bağırıp çağırman gerekmiyor mu?"
"Neden sinirleneyim ki?" diye sordu Namjoon umursamaz bir ifadeyle omuz silkerek. "Sen kötü bir şey yapmadın. Niyetin sadece Jimin ve Yoongi'ye yardım etmekti. Ve onların mutluluğu için de önce benim mutlu olmam gerekiyordu."
"İyi ama-"
"Seokjin yoksa sen benim Jimin'in abisi olduğumu bilip de mi yaklaştın bana?" dedi Namjoon bir anda Seokjin'in cümlesini yarıda keserek. Tek kaşını kaldırmış ve gözlerini Seokjin'in yüzünde gezdirmişti. "Bütün bu arkadaş olma olayımız planın bir parçası mıydı yoksa?"
"Ne?!!" dedi Seokjin gözlerini kocaman kocaman açarak hayretle Namjoon'a bakarken. "Hayır! Ben senin Jimin'in abisi olduğunu nereden bileyim Namjoon? Hiçbir şeyden haberim yoktu benim. Ben o geceki yemeğe kadar seni ve Jimin'in abisini iki farklı kişi zannediyordum. Bilsem böyle bir şey yapar mıydım sence?"
Seokjin nefes almadan konuşarak kendisini savunduğunda yanakları utanç ve azıcık da sinirli bir şekilde kızarmıştı. Namjoon onun böyle bir şey yapabilecek biri olduğunu mu düşünüyordu yani? Seokjin onun hakkında böyle bir şey düşünmesine inanamamıştı.
"Seokjin?" dedi Namjoon onun sinirle çatılmış kaşlarını süzerek. Daha sonra da dayanamayıp kocaman bir kahkaha daha atmıştı. Seokjin onun bu ani kahkahasıyla birlikte yeniden allak bullak olmuş ve ona kaş çatarak bakmayı sürdürmüştü. "Tanrım, şimdi gülmekten öleceğim."