13.BÖLÜM "Çaresiz Bedenler"

8.3K 577 573
                                    

Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayalım🦋

OY SINIRI 160 YORUM SINIRI 400.

Medyada yazarken hayak ettiğim Gece var. Normalde Türklerden model seçmem ama Hande Erçel veya Neslihan Atagül'de olabir. İster bunları, ister benim seçtiğim ister de çok farklı kişileri düşünebilirsiniz.

YORUMLAR ÇOK OLSUN DİYE HARFLERİ KELİMELERİ TEK TEK YAZMAYIN VEYA EMOJİLERLE DOLDURMAYIN. O YORUMLAR SİLİNECEK, BUNA DEVAM EDEN KULLANICILAR SESSİZE ALINACAK!

Duyurulardan haberdar olmak için beni takip edebilirsiniz. Kitap_gezegeni1

Keyifli okumalar✨

Keyifli okumalar✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

13.Bölüm "Çaresiz Bedenler"

Kadın ağlıyorsa üzgün fakat erkek ağlıyorsa çaresizdir...

YAZARDAN

Çaresizlik... Bu kelimeyi tanımla deseler Pars kesin kendini gösterirdi, şu anki halini gösterirdi. Çaresiz bir şekilde gözden kaybolmak üzere olan Gece'ye baktı, içi yanıyordu, onun gözyaşları aklına geldikçe içine bir ateş düşmüş gibi içi yanıyordu. Nefes alamayacakmış gibi hissediyordu.

Gözünden akmaya devam eden yaşlarla dizlerinin üstüne düştü, gözden kaybolan Gece'nin ardından bakmaya başladı. Adı gibi gecenin karanlığında kaybolup gitmişti, ellerinden kayıp gitmişti. Sahi o daha bir kere bile elini bırakmamak üzere tutamamışken nasıl ellerinden kayıp gitmişti? Hiçbir şey başlamadan tam şu anda bitmiş gibi hissetti.

"Özür dilerim." Kendi kendine mırıldandı Pars, sanki Gece onu duyuyormuş gibi konuştu. "Senin iyiliğin için yaptım. Yemin ediyorum böyle olmasını istemezdim ama bu senin için en doğru karardı." dedi, iç çekti. "Mecbur kaldım."

"Oğlum bir şey mi yapsak lan? Adam gözlerimin önünde yıkılmaya başladı." dedi Barış arkadaşlarının duyabileceği bir sesle. Yüksek sesle konuşsa bile Pars onu duyabilecel bir halde değildi zaten. Tıpkı Gece gibi.

Gece de sırt üstü kendini yere attı, yolda hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu, bir yandan da nefretini dile getirip dağa taşa haykırıyordu. Üzerine yağan yağmuru bile umursamıyordu. İyi ki diyordu içinden, iyi ki Pars'a gerçeği söylememişim, eğer söyleseydim ve bu yaptığını o zaman yapsaydı daha çok yıkılırım diye düşünüyordu.

"Sevdiğin kadına bunu yaptın ya Pars..." dedi kendi kendine. "Beni sevdiğin kadın olarak değilde bir askerin olarak görseydin ne yapardın düşünmek bile istemiyorum." Acısı bir türlü azalmıyordu. Aksine her geçen dakika, her geçen saniye sanki katlanarak büyüyüp gidiyordu.

Sahi suçlu muydu Pars? Gereken bir şey yapmamış mıydı yoksa? Hem sevdiği kadını hem de askerlerini korumamış mıydı? Aşkla işi birbirine karıştırmadan doğru olanı yapmamış mıydı? Bunu yapmasaydı ne olacak? Daha kötü sonuçlar olmayacak mıydı?

SON NEFESİME KADARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin