Gözlerimi nerede açtığımı bilmiyordum. Yalnızca acı çekiyordum. Kafamdaki bir şeyler beni rahatsız ediyordu. Ne olmuştu? Neden buradaydım? Gölgeler etrafımda dönüyordu. Elimi aşağı doğru uzattım ve güllere emir vermeye çalıştım ama bir şey bana engel oldu. Sert bir duvara çarpmışım gibi güçlerim zihnimi geri savurdu. Sendelesem de dik durmaya devam ettim.
"Ne oluyor?" diye sordum etrafımda dönen siyah silüetlere. Yüksek sesli çığlıklar kulağımı tırmaladı. İçlerinden biri bana saldırdı. Acıyla inleyip bir adım geri çıktım ama onlar her yerdeydi. Biri daha saldırdı. Bir tanesi içimden geçti. Çığlık atarak elimi onlara savurdum. Parmaklarımın arasından çıkan karanlık hepsini yuttu.
Acıyla dizlerimin üzerine çöktüm. Her yerim kanlar içinde kalmıştı. Canım yanıyordu. Neler oluyor bilmiyordum. Bana neden saldırmışlardı bilmiyordum. Çıldırmak üzereydim ve tam o an da mekan değişti.
Buraya daha önce de gelmiştim. Karşımda bir hücre duruyordu. Hücrenin kapısı duvara zincirlenmişti. Kapının üzerinde yalnızca dar bir alanı görebileceğim bir açıklık vardı. Zincir sesleri zihnimde yankı yaptı. Adımlarımı kapıya doğru attım.
Aralıktan içeri baktığım zaman kırmızı ve mavinin iç içe olduğu bir silüet gördüm. Kollarından, bacaklarından, boynundan ve karnından dört duvara da bir hayvan gibi zincirlemişti. Zincirlerin çekiştirilme sesleri oradan geliyordu.
"Sen de nesin?" diye fısıldadım ona merakla bakarken.
"Hepsinden nefret ediyorum!" diye bir çığlık geldi. "Hepinizden nefret ediyorum!"
Bu benim sesimdi.
Kaşlarım çatıldı. Bir adım geri gittim ama açıklıktan uzayan kollar beni sımsıkı sardı. Temas ettiği her yer yanarken acıyla bağırdım. Gölgelerin sebep olduğu kesikler yetmezmiş gibi içimdeki güç olduğunu düşündüğüm bu şey dokunduğu yeri yakıyordu.
Ondan kurtulmak için debelensem de bu canımı daha çok yakmaktan başka bir işe yaramamıştı. "Sorunun ne senin?" diye bağırdım öfkeyle. "Sensin." dedi. İçindeki öfkeyi hissetmiştim. Bana karşı neden bu kadar öfkeliydi? "Sizsiniz." diye devam etti. "Beni buraya hapseden tüm Olimpos..."
"Ne?" dedim anlamaz bir ifade ile ona bakarken. Kolları beni daha sıkı sardı. Bir çığlık kaçtı dudaklarımın arasından. "Çıkmama izin ver." dedi bana. Başımı iki yana salladım can havliyle. "Beni ondan uzak tutamazsınız! Çıkmama izin verin!"
"Bırak beni!" diye bağırdım. Burada neler döndüğünü bilmiyordum ama onu çıkartmamam gerektiğini biliyordum. Acıdan bayılmak üzereyken gözlerimin renk değiştirip siyaha döndüğünü hissettim. Bedenimden çıkan karanlığı hisseden o kollar hızla benden uzaklaştılar. Beni tutan bir şey olmayınca dizlerimin üzerine düştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasyKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...