Kıyametin kalplerde can bulduğunu öğrendim. Kırılan her bir parçanın ruha batan gül dikenleri olduğunu öğrendim ve belki de en acısı sevginin de öldürebileceğini görmemdi.
"Seni sevdiğimi mi sandın?" diye sordu kırmızı damarlarla çevrili ruh eşi bağını ve Gölge Varisliğini yansıtan gözlerini acımasız bir şekilde bana dikerken. Gözlerim anlık olarak şoktan açıldı ama bunu hızla gizledim. Yine de onun gördüğünü biliyordum.
Dün sabah Tanrı Zeus'un anlattıkları beni gece boyunca uyanık tutmuştu. Ardından arenaya gelmiş ve üçüncü etap için beklemiştim. Çok sürmeden bizim savaşımız da başlamıştı zaten ve Karan karşımda bambaşka biri gibi duruyordu.
"Bilerek yapıyorsun." dedim öfkeli bir sesle. Bu aptal tuzağa düşmeyecektim. Aynısını ben de onun için yapmıştım. Gölgelerin yanından döndüğüm zaman. "Seni öldürmeyeceğim, Karan. Buradan ikimizde yaşarken çıkacağız. Bir kişiyi daha kaybetmeyeceğim." onu sertçe ittim. "Duydun mu beni!?" diye bağırdım.
Kılıcı hızla sallayıp üzerime gelirken kendimi korudum. Hiç duraksamadan saldırmaya devam etti ve bunlar gerçekten de durduramadığım zaman beni öldürebilecek hamlelerdi. Sorunu neydi bunun? Ne bekliyordu? Tüm her şeyin yalan olduğuna inanmamı mı? Onca şeyden sonra mı?
Bana aşık olduğunu söylemişti.
Kılıcı omzumu çizince öfkeli bir nefes çektim içime. "Sence babam beni bir hiç için yeryüzüne çıkarır mı?" alaylı bir ifade ile, beni küçümsercesine baştan aşağı süzdü. "Artık çocuk değiliz, Kayla." dudaklarının arasından bir kıkırtı döküldü. "Bana gerçek mi diye sormuştun, hatırlıyor musun?" dedi bir anda kendi kılıcını atıp benim bileğimi tutarken. Bacağına sert bir tekme attım. Acıyla inledi ama kılıcı tutan bileğimi bırakmadı. Kas gücüne karşı koyamadım.
Kılıcı bana doğru döndürdü ve karnımdan içeri itti. Refleks olarak koluna tutundum. Gözlerim kocaman açılmıştı, içlerine yaşlar doluyordu. Canım yanıyordu ama sorun kılıç değildi. Bana gülüyordu. Yüzünde üçüncü gün geldiği zaman aynada kendine baktığı ifade ile aynı ifade vardı. Avını yakalamış bir avcı.
"Değildi." diye fısıldadı. "Gerçek değildi."
Karnıma giren kılıçtan daha çok canımı yaktı bu sözler. İçindeki o korkunç ateşe yüklendi. Kılıç ısınmaya başladı. Dudaklarımın arasından kanımla beraber küçük bir çığlık kaçtı. Kolunu tüm gücümle, son dalımmış gibi sıkmaya başladım. "Bilerek..." dedim nefes nefese. İçimdeki tüm sevgiye tutunmaya çalıştım. "Bilerek yapıyorsun."
Daha çok güldü. "Acınacak haldesin, Gökyüzü Varisi."
Kılıcı içimde çevirdi. Daha çok bağırdım. "Karan," dedim neredeyse fısıldayarak. "beni kandırmaya çalışıyorsun." diye devam ettim. Kahkaha atmaya başladı. "Gerçekten seni sevdiğime inandın, öyle değil mi?" diye sordu. "Yoksa odamdan gelen, ismimi bağıran çığlık seslerini duymadın mı, Kayla?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasyKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...