Yatağımda uzandığım ve öylece tavanla bakıştığım binlerce dakikanın birine hapsolmuştum yine. Son birkaç gündür aynı aktiviteyi yapmaktan büyük bir inat örneği göstererek vazgeçmiyordum. Sonu bir türlü gelmeyen, bitmek tükenmek bilmeyen düşüncelerim beni bir an olsun rahat bırakmıyordu. Zihnim binlerce parçaya bölünmüş gibiydi. Her bir parça ya ayrı bir sorunla uğraşıyor ya da kendisi bir sorun haline geliyordu. Bir paradoks gibiydi.
Bir anda yanımda okyanus kokusunun sahibi belirirken bakışlarımı tavandan ayırmadım. Yine de onu hemen yanımda hissedebiliyordum. Ellerini ensesinde birleştirmiş, ayaklarını yatak boyunca uzatıp bacak bacak üstüne atmıştı. Tişörtü hafifçe yukarı sıyrılmış, sonsuz ömrünün getirisi olan karın kaslarını gözler önüne sermişti.
Tanrı Poseidon "Kleian, psikolojik olarak tamamen berbat bir durumda olduğunu düşünüyor." dedi her zaman olduğu gibi tekdüze sesiyle. İstemsizce gülmeden edemedim. Kleian, belki bir miktar haklı sayılabilirdi. Kendimi tanımasaydım eğer üç gündür odamdan çıkmadığım için ben de kendim hakkında aynı şeyleri düşünürdüm.
"Peki sen ne düşünüyorsun?" diye bir soruyu ona yönelttiğim zaman alaycı bir gülüş savurdu. Bu soru kainattaki en saçma soruydu ona göre. Eh, haklıydı da. Sonuçta o bir tanrıydı ve elbette ki istediği an bizleri izleyebilirdi. Ne düşündüğümü, neler yaptığımı ya da yapmadığımı biliyordu. Psikolojimin bir şeyi olmadığını biliyordu. Ama zarar gören başka şeylerim vardı.
Tanrı ve tanrıçaların çocukları asla onlar gibi olmazdı. Bizi özel kılan -belki de kılmayan- tek yönümüz güçlerimiz olmasıydı. Onun dışında insanlardan pek de bir farkımız yoktu. Bir de bazılarımız bedenen onlardan daha dayanıklıydı o kadar. Özellikle varislerin bedenleri insan bedeninin zayıf sınırlarının çok ötesinde olabiliyordu. Bu yüzden sırtından girip göğsünden çıkan koca bir dikene rağmen Karan hala konuşabiliyordu.
Tanrı Poseidon "Onlar senin güçlerin, Kayla. Onları kontrol altına alabilecek tek kişi sensin." dedi oldukça sakin sesiyle. Haklıydı belki. Belki de haksız. Kime neydi ki? Onlar çoktan gitmişti. Artık yoktular. "Güçlerime bir şey yaptı, Poseidon. O zehir her zamankinden farklıydı. Ne güllerime ne de şimşeğe erişebiliyorum. Adeta yok oldular." dedim istemsizce öfkeli çıkan sesimle. Tanrıça Hera, bu yaptığının bedelini ödeyecekti. Bir şekilde bunu ona ödetecektim.
İşte tam da bu yüzden üç gündür odamdan çıkamıyordum. Güçlerime erişimim yasaklanmış gibiydi. Ne kadar denesem de güçlerim ile aramda oluşan o devasa duvarı kıramıyordum. Sanki önümde tonlarca engel vardı ve ben asla o engelleri geçemeyecektim. Tanrı Poseidon "Çünkü erişmek istemiyorsun, Kayla. İnan bana. Gerçekten onları istediğin zaman sana gelecekler." dediği zaman öfkeli bakışlarımı tavandan çekip ona diktim. Her zamanki gibi sakin bir ifade ile bana baktı.
"Ne yani? Benim istemediğimi falan mı düşünüyorsun? Gökyüzü aşkına, Poseidon! Bu güçleri elde etmek için neler yaptığımı hatırlatmamı ister misin? Şimdi ise onlara erişemiyorum." diye bağırdım yavaş yavaş yükselen sesimle. Öyle sinirli ve gergin hissediyordum ki... Her yeri dağıtabilecekmişim gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasiaKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...