21. Bölüm : Anıların Pençesi

64 9 0
                                    

Gözlerimi açtığımı hatırlıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi açtığımı hatırlıyordum. Karan'ı görmüştüm. Gölge Varis formundaydı. Hatta onunla konuşmuştum da. Ancak sonra ezici bir güç beni zihnime çekmişti. Biliyordum. Ne olacağını hissetmiştim. Benim için son yazılıyordu. Gökyüzünü görebilmek isterdim. Zehir yeşili gözleri görebilmek isterdim ama hepsi için artık çok geçti. Yine de anılar hala benimleydi ve ben yüzünde bir gülümseme ile ölmek isteyenlerdendim. Bu yüzden çok düşünmeme gerek kalmamıştı. Mutlu olduğum birkaç anı vardı zaten.

Yataktaydım. Gecenin bir yarısı gelmişti yine. Etraftaki gül kokusu bizi gizliyordu. Ufak büyülerim sayesinde tanrılardan gizlice buluşabiliyorduk. "Işığım." diye fısıldadı o güzel sesiyle. Gecenin karanlığında zehir yeşili gözlerindeki kırmızı parıltıları görebiliyordum. Onun güzelliğine her zaman hayran olmuştum.

Gözleri kapalı gülümseyerek kollarını havaya kaldırdı o zamandaki ben. "Gelsene." dedi yine gülümseyen bir sesle. Karan, bir saniye bile kaybetmedi. Hızlıca kollarımın arasına sığındı. Ona dair en sevdiğim şey buydu. Herkesin yanında duvarlarının arkasına saklanan o kişi benimle beraber duvarlarının önünde oturup dans ediyordu. Parmaklarım saçlarında dolaşmaya başladı.

"Seni çok özledim." diye fısıldadı Karan. Sık sık buluşamıyorduk. Yer altından gizlice kaçmak çok zordu. Tanrı Hades bizi öğrenirse neler olurdu tahmin bile etmek istemiyorum ama o zamanlar herkes şimdi olduğundan daha iyiydi. Ben, Karan ve hatta Tanrı Hades.

"Biliyorum." dedi gülerek o zamandaki ben. Karan kafasını yasladığı karnımdan kaldırıp gülümseyerek bana baktı. "Demek oyun istiyoruz." dedi beni gıdıklamaya başlarken. Kahkahalarımız odada yankılanırken benim de yüzümde bir gülümseme oluştu. Canım yanıyordu, ölüyordum ama bize bakarken gülümsememek elde değildi.

Bir süre sonra ben de onlarla beraber kahkaha atmaya başladım. Sırtım duvara temas ettiği zaman gülümsemem yüzümde dondu. Gözlerim doldu bize bakarken. Ağlamaya başladım.

Keşke elini daha sıkı tutsaydım. Keşke seni bırakmasaydım ama gücüm yetmezdi ki, Karan. Her şeyini kaybetmişken ne hakla seni burada, yanımda, tutabilirdim? Bu sana işkence etmek olurdu. Bana baktığın her saniye kardeşini öldüren kişiyi görürdün. Gitmene izin vermek zorundaydım. Bana yeniden gelebilmen için gitmene göz yummak zorundaydım. Seni tekrar kazanabilmek için kaybetmek zorundaydım.

Şimdi ise ne hale geldiğimize bak. Birbirimizi öldüreceğimize dair yeminler ediyoruz. Gerçekten o gün geldiği zaman hangimiz o ilk hamleyi yapacağız? Hangimiz geçmişine, kalbine ve ruhuna ihanet edecek?

İçinde bulunduğum anı değiştiği zaman dehşet içinde karşıya baktım. "Hayır!" diye bağırdım bir anda ayağa kalkıp. Ne zaman oturmuştum ki? "Hayır, bu anı olmaz!" diye çığlık atarcasına etrafıma baktım. Buradan bir çıkış olmak zorundaydı ama zihnim kendi içine çökerken kontrolün bende olduğunu düşünmek çok saçmaydı.

Hayalet Gölge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin