Kendime hakim olamayıp "Onun burada ne işi var?" diye bağırdım büyük ve yakıcı bir öfkeyle. Tanrı Zeus'a gerçekten ama gerçekten inanamıyordum. Tanrı Hades'in oğlu ile beni aynı okula koyarken ne düşünüyordu? O çocuk beni öldürürdü! Lanet olası zihninde dolanan ve ona sürekli hain planlar fisıldayan iblislerinden bile daha şeytani biriydi o! Beni öldürürse eğer ruhum bunu duyacak en son kişi olurdu.
Tırnaklarımı sertçe etime geçirdim. O eskisi gibi değil, Kayla. Sakın unutma. Uzun zaman önce gitmesine izin verdin ve gerçekten gitti. Karşına geçecek kişi eski Karan değil.
Korkuyor muydum? Evet, kesinlikle. Aklı olan her kişi Yer Altı Varisi'nden korkması gerektiğini bilirdi. Ancak korkunun beni ele geçirmesine elbette ki asla ama asla izin vermeyecektim. O kadar aptal olmazdım. Çünkü korku sizi hayatta tutacağı gibi sizi öldürebilirdi de. Korku, öyle büyük bir yöneticiydi ki ondan kaçarken bile onun kollarına giderdiniz ancak farkında dahi olmazdınız. Bu yüzden korktuğumu kabul ediyor ve ondan kaçmıyordum.
Karan, şeytana bile pabucunu ters giydirebilirdi. Onun zihninde öyle büyük senaryolar döner, öyle garip tiyatrolar oynardı ki sizin haberiniz bile yokken kendinizi başrol olarak bulurdunuz. O sahnede, elleri belinizde sizinle zevkle dans ederdi. Ancak onun dansı her zaman ölüm kokardı. Buna rağmen o kadar güzel olurdu ki bu koku, onu daha çok soluyabilmek için tereddüt dahi etmeden onun kollarına giderdiniz.
Ama yemin ederim, bir zamanlar iyi biriydi. Yemin ederim, bir zamanlar onun kolları arasındaydım ve ölüm değil, kül kokuyordu. Yemin ederim, bir zamanlar onun kül kokusu ve benim gül kokum iç içe mutluydu.
"Kayla, neden biraz da olsa sakin olmayı denemiyorsun?" dedi Tanrıça Afrodit güzel tırnaklarını daha da güzelleştiren ojeler ile uğraşırken. Yine de bu pek dikkatimi dağıtmadı. "Sakin mi? Afrodit burada bir yanlış yok mu sence de? Bunu bir tek ben mi görebiliyorum? Gökyüzü aşkına! Tanrılar ve tanrıçalar ne zamandan beri bu kadar kör?"
Ses tonumu asla ayarlayamıyor, öfkeme hakim olamıyordum. Poseidon aptalı beni duymazdan geliyordu. Aynı şekilde Ares beyinsizi de. Ah, birinin kafası su ile doluydu diğeri ise devasa kasları ile düşünüyordu! Onlardan ne bekliyordum ki zaten? Afrodit ise karşıma geçmiş tırnakları ile uğraşıyordu. Ben nasıl sakin olabilirdim ki? Böyle bir durumda nasıl sakin kalınabilirdi?
Bilmiyorsunuz, görmediniz. Onunla yeniden göz göze gelmek benim sonum olur. Onu çok sevdim, Afrodit ama gitmesine izin verdim. Ellerinden tutmadım ve o artık benim sevdiğim kişi değil. O kişi öldü, karşıma geçecek olan kişi ise çok kötü biri. Karanlık bir ruh.
Tanrıça Afrodit "Bizler kör değiliz, Kayla. Yalnızca çok sınırlı düşündüğün için bizi tam olarak anlayamıyorsun o kadar. Yanlış anlama beni, lütfen." dedi anlayış bekler gibi gözlerime bakarken. Ancak ben hala kör olduklarını düşünüyordum ve biliyordum ki bu fikrim o kadar kolay değişmeyecekti. "Senin yaşının bilmem kaç milyon katı kadar bir süredir hala hayattayım. Pek çok tecrübem oldu ve pek çok şey gördüm." dedi aklımı okumuş gibi. Bunu biliyordum ama madem bu kadar tecrübeliydiler neden önlem almıyorlardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasiaKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...