Tanrıça Athena, Antik Yunan dilinde "Şimşek." diye fısıldadı. Caira'dan korkunç bir çığlık yükseldi. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Acı çekişini görmek istemedim. İçimden bir ses Caira'ya da değer verdiğimi söyledi. Sadece yeteri kadar değildi. Henüz değil.
Kapalı göz kapaklarımın altından bile fark edebileceğim kadar büyük bir mavi ışık oluştu. Güllerin aksine odayı dolaşmaya gerek bile duymadı. Kim olduğumu biliyordu. Kime ait olduğunu, kimden koparıldığını biliyordu. Parmaklarımın nasıl karıncalandığını hissettim. Yüzümde tarifi zor bir gülümseme oluştu. Başımı arkaya attım ve içime derin bir nefes çektim. "Nihayet..." diye fısıldadım.
Gözlerimi açtığım zaman avuçlarımın arasında mavi kıvılcımlar dolaşıyordu. Caira yere yığılmıştı ve sesi çıkmıyordu. "O..." dedi nefessiz kalmış gibi Tanrıça Hera. "Ölmedi." dedim düz bir sesle. Güçlerimi almıştım almasına ama bir kısmı ondaydı ve bu da ikizimle beni bağlıyordu.
Tanrıça Hera hızla Caira'nın yanına gitti. Yerdeki kızını kucağına çekip endişeyle ona sarıldı. Tanrı Zeus olduğu yerden dikkatle onları izledi sonra bana baktı. İyi olduğumu belirtircesine kafamı salladım. Derin bir nefes verdi. Belli etmese de tedirgin hissediyordu. Hem zaten belli etmesine gerek de yoktu. Duyguları gökyüzünden bana kolaylıkla akıyordu. Eskisinden daha da güçlüydü bağ. Acaba Caira'da hissediyor muydu?
"Ares." dedim düz bir sesle. Bakışlarım Tanrıça Hera ve biricik kızının üzerindeydi. Belki de Caira'yı hiçbir zaman gerçekten sevemeyecektim ve bunun tek sebebi Tanrıça Hera'ydı. "Gidelim mi?" diye sordum. Ares yanıma geldi ve elini omzuma koydu. Yer ayaklarımın altından çekildi. Eskisi gibi ışık boyutu bana zarar vermiyordu. Gelişmiştim sanırım.
Odamda belirdiğimiz zaman kendimi yüz üstü yatağa attım. Gözlerimi kapattığım gibi uykuya dalmıştım. Nihayet!
⚡⚡⚡
Uyandığım zaman kafam yataktan sarkıyordu ve elim yerle birleşmişti. Keşke biraz daha normal uyusaydım. Yerden ve yataktan destek alıp yatakta doğruldum. Ellerimle gözlerimi ovalarken büyükçe esnedim. Etrafa baktığım zaman yarıtanrı kampında olduğumu fark ettim. Hayır, ya! Buraya ne diye yeniden gönderildim ki?
Kapım birkaç kez çaldı. Karşımdaki aynaya baktım. "Bekle!" diye bağırıp yataktan fırladım ama kapıdaki beni dinlemedi. Lina pat diye içeri girdi. Üstüm başım dağınıktı! Kimsenin beni böyle görmemesi gerekiyordu. Kahretsin, Tanrıça Hera beni öldürecekti.
"Bekle, demiştim!" dedim öfkeyle. Lina, gözlerini devirip yatağıma oturdu. "Seni götürmeye geldim. Kendin üstünü giyer misin yoksa sarayda size öğretmiyorlar mı?" diye sordu. Kaşlarım havaya kalktı. "Cesaretini takdir ettim." dedim başımı hafifçe sağa eğip. "Yine de dikkat et başına iş açma." kıkırdadı. Lina gerçekten güzel bir kızdı ve gerçekten güzel gülüyordu. Tanrı kanı işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasyKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...