Odamda bir ileri bir geri giderken çok gergin hissediyordum. O kadar şey vardı ki kafamda ne olduklarını göremiyordum bile. Her şey çok karışıktı. Atina Olimpiyatları'na az kalmıştı. Neyse ki ben hazırdım ve kahrolası kehanet aslında henüz gerçekleşmeye yakınlaşmamıştı bile. Karan ve ben bir kez ölmeden kehanet tetiklenmeyecek, Olimpos keskin pençelerini bizden uzak tutacaktı.
Gölgeler hakkında Tanrı Poseidon ile konuşmam gerekiyordu. Bir şeyleri sıra ile halletmeye çalışıyordum ama bu çok zordu doğrusu. Sanki her an başka bir sorun ile yüzleşiyor gibiydim ama yoktu. Olimpos, büyük olaylardan sonra genelde bana bir dinlenme süresi veriyordu. Bazen şimdiki gibi bir hafta bazen geçen seferki gibi bir ay. Gökyüzünün bana bazen acıdığını düşünüyordum.
"Poseidon..." diye mırıldandım ve birkaç saniye sonra karşımdaydı. Sessiz bir şekilde beni izlediği sırada derin bir nefes verdim. Kahrolası ateşin iplikleri bu kadar boynuma dolanmış olmasaydı okyanus bu bataktan çıkma şansım olabilirdi. "Neden yarım kalan dünya gezimize çıkmıyoruz?" diye sordum ona. Kikloplar okula saldırmadan önce Poseidon ile dünyaya inecektik ama plan patlamıştı, yetmemiş üzerine bir de milyon tane şey olmuştu.
"Nasıl istersen." deyip elini omzuma koydu ve ışık boyutunda birkaç saniyelik kısa bir seyahat yaptık. Ayaklarım yeniden ayak bastığı zaman lunaparka gelmiştik. Çocuk gibi ellerimi çırpıp güldüm. "Sonunda buraya geldiğimize inanamıyorum!"
Heyecanla etrafımda döndüm. Daha önce de gelmiştik ama hiçbir alete binememiştik. Uzun uzun tanıtım yapmıştı Poseidon ve birlikte dondurma yemiştik. Tam bineceğimiz zaman Tanrı Zeus onu çağırmıştı. Ondan sonra bir ay kadar Poseidon'u görememiştim. Uzun bir süreydi benim için. Özellikle hevesim kursağımda kalmışken. Sonra geri geldiği zaman ise hiç gitmek için doğru zaman gelmemişti.
"İnanamıyorum!" dedim heyecanla. Ona döndüm gülümseyerek. "Sen bir tanesin!" hızla yanağından öpüp dondurma satıcısının yanına gittim ama bir his gülümsememi soldurdu. Dudaklarım, ateş basmışçasına yanmaya başladı. Yine de bunu arkamdan gülerek gelen Poseidon'a belli etmedim. Kahrolası ruh bağı! Bu kadar güçlenemezsin.
Acaba Karan da hissetmiş miydi?
Bu soru neden bilmiyorum ama beni korkutmuştu.
Poseidon, ikimize de dondurma alıp parasını ödedi. Bunu benim yerime düşündüğü için ona minnettardım. Gülümseyerek "Teşekkür ederim." dediğim sırada bana aynı şekilde gülümsedi. Ben en yakın banka çöküp dondurmam ile aşk yaşarken o gidip bize bilet alıyordu.
Ayaklarımı bir ileri bir geri sallarken belki de gereğinden fazla mutluydum. Yine de Poseidon bunu garipsemedi. Bakışlarım ona döndü. Yüzümdeki kocaman gülümsemeye karşılık o da bana gülümsedi. "Sanırım buna gerçekten ihtiyacım vardı."diye mırıldandım. Bu uzaklık şimdiden iyi gelmişti. Ayrıca her zaman yanımda olan biri ile hiç sorun yokmuş gibi gezmeye çıkmak zihnimi rahatlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasyKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...