Arsen'in evinde onun koltuğunda oturuyordum. Elimdeki kupadan bir yudum daha aldım. Sıcak sıvı boğazımdan akarken tadının nasıl bu kadar güzel olabildiğini düşünüyordum. "Bunun adı ne?" diye sordum merakla. Arsen güldü. Gülüşü tatlıydı. Alin'in onu neden sevdiğini görebiliyordum. Arsen, çok güzeldi ve kesinlikle bir Savaş Getiren'di.
"Kahve." dedi Arsen. Kendi kendime "Kahve." diye mırıldandım. Kesinlikle Olimpos'un da böyle bir şeye ihtiyacı vardı. "Tanrılar aşkına! Tadı çok güzel!" dedim bir yudum daha alırken. Arsen ufak bir kahkaha attı. Başka şartlar altında onunla arkadaş olabileceğimizi gördüm. Başka şartlar altında Caira ve Kayra ile de kardeş olabilirdik. Başka şartlar altında Karan'ın elini asla bırakmazdım.
"İstersen giderken sana buradan bir paket verebilirim. Böylece yukarıda kahve yapabilirsin." diye teklifte bulundu. Başımı ağır ağır iki yana salladım. "O kahveye yazık olur. Boş ver. Önemli değil." dedim düşük bir ses tonu ile. Sonra az önceki cümlesi kafamda bir daha döndü. "Bekle, gitmeme izin verecek misin?" bana inanamaz gibi baktı. "Kal desem kalacak mısın? Geçen sefer arkana bile bakmadan kaçmıştın."
Ona kısa bir an hak verdim. "Naziktin ama kafamdakinin korkunç olduğunu biliyordum ve hey, beni öldürmeye çalıştın!" dedim ona kaşlarımı çatarak bakarken. Gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Seni öldürmeye değil, seni yakalamaya çalışıyordum!" başımı iki yana salladım. "Bunu çok yanlış gösterdin." dediğim zaman hafifçe güldü.
Bana doğru adımladı ve önümde diz çöküp ellerimi avuçları arasına aldı. Arsen hakkında beni rahatsız eden hiçbir şey yoktu. Müthiş bir karanlığa sahipti ama kim olduğunu hiç unutmamıştı. "Kayla, sana büyük bir zarar vermem. Bunun üç sebebi var. Birincisi Alin kafanın içinde ve sen ölürsen Caira, Barış Getiren olarak ortaya çıkacak. Bu beni kötü etkiler. İkincisi Alin'in aynısısın. Seni öldürmek, onu öldürmek gibi hissettirir ve ben bununla başa çıkamam. İster çıkar ilişkisi ister başka bir şey de. Ölmen iki türlü de işime gelmez."
Sanırım Arsen ölürsem bir kez geri geleceğimi bilmiyordu. Derin bir nefes verdim. "Üçüncüsü?" diye mırıldandım. "Üçüncüsü ise nasıl hissediyor olduğunu biliyor oluşum. Bizim ilişkimizde karanlık olan Alin'di. Karan gibi. Ben ise senin gibiydim." hafifçe güldü. "Hatta aynındım." derin bir nefes verdi. "Ellerime bulaşan ilk kanı ve bunun benden ne kadar şey götürdüğünü asla unutmuyorum."
İlk kan. Ellerinden asla izi çıkmayacak olan. Ruhundan bir parçanın kopması.
Boynumdaki kolyeyi çıkarıp ona uzattım. "Bu da ne?" diye sordu. "Bu kolye beni dünyada tutan büyüye bağlı. Birazdan silinip Olimpos'a döneceğim. Kolyeyi sakın kaybetme, Arsen. Bir gün ona ihtiyacın olacak. Bir gün beni gittiğim yerde bulman gerekecek."
Kaşları çatıldı. "Ne demek istiyorsun?" Ona gülümsedim. "Anlayacaksın."
Tartarus'a düştüğüm zaman Karan beni çıkaramazdı. Hades'in varisi olarak birini geri getirme hakkını bir kez kardeşi için kullanmıştı. Başka hakkı yoktu ama Arsen beni geri getirebilirdi. Gizli büyüleri ve saklı geçitleri vardı. Olimpos'un içinde elini kolunu sallaya sallaya gezip varisleri kaçırıp Atina Olimpiyatları'nı izleyebiliyorsa beni Tartarus'tan çıkarabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasíaKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...