34. Bölüm : Kaybın Ağırlığı

57 8 6
                                    

Yatağımda zıplayıp duran Lina ile uyandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yatağımda zıplayıp duran Lina ile uyandım. "Bana bir gün gerçekten küfrettireceksin." dedim uykulu uykulu. Küçük bir kahkaha attı. "Küfür edebilirsin, biliyorsun değil mi? Annen artık sana bir şey yapamaz. Eskisi gibi değilsiniz." derin bir nefes verdim gözlerimi ovarken. "Hayır, küfür bana yasak. Kurallar, onlara uyulması için var."

Lina başını iki yana salladı bana bakarken. "Sorun yok, zamanla öğreneceksin. Kurallar çiğnenmek içindir."

Gözlerimi devirip yataktan kalktım ve kendimi banyoya attım. Müthiş yorgun olmasam onunla uğraşırdım ama ölecek gibi hissediyordum. Kalbimin üstünde müthiş bir ağırlık vardı. Yaklaşan kaybın habercisi gibi. Karan'ı kaybetmek istemiyordum ama pek seçeneğim olduğunu da sanmıyordum.

Hızlı ve soğuk bir duş aldım. Tüm bedenim titrerken zihnim açılmıştı. Banyodan çıkıp paravanın arkasında kıyafetlerimi giyerken Lina çekmecelerimi karıştırıyordu. İlgi çekici bir şey bulamamış olacak ki oflayarak yatağıma uzandı. Hafifçe güldüm. Çok tatlıydı.

Paravanın arkasından çıktığım zaman Lina beni baştan ayağa süzdü. "Aynı kıyafetten kaç tane var?" diye sordu kirlilere attığım diğer beyaz savaşçı kıyafetine bakıp. Kıkırdadım yüz ifadesi karşısında. "Çoook."

Anlıyorum, dercesine kafasını salladı. "Hadi gidelim." dedi ben saçlarımı toplarken. Aklıma dün gece yanan dudaklarım geldi ve derin bir nefes verdim. Lütfen, bana anlatsın. Ben sormak zorunda kalmayayım. "Hadi gidelim." diye mırıldandım peşinden odadan çıkarken.

Karşımdaki odada Karan kalıyordu. Bakışlarım bir süre orada oyalandı. İçeriden konuşma sesleri gelse de içeri girmedim. Zaten birazdan arenada birbirimizi görecektik.

Kahretsin!

Kendi kendime öfkeli bir soluk alıp kapıyı bile çalmadan şak diye içeri girdim. Karan şaşkınlıkla bana baktı. Daha önce odasına gelmiştim ama hiç böyle baskın yapar gibi girmemiştim. Tabii ki şaşırırdı. "Işığım? Bir sorun mu var?" diye sordu.

Gözlerim yanındaki çocuğun üzerindeydi. Hades meleziydi. Derin bir nefes verip Karan'a gülümsedim. "Beraber gideriz diye düşündüm." o an onun için gerçekten ışık saçtığımı hissettim. Benim gülümsememle onun da yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Dün akşam her ne olduysa Karan'dan dolayı değildi. Bunu ona baktığım zaman görüyordum.

Olimpos, aşkın bir lanet olduğunu herkese fısıldıyordu. Öyleydi de ama ona baktığım zaman hissettiğim huzur lanetlenmeye değerdi. Her seferinde, inatla kalbim onu seçiyordu. Aklımda sürekli aynı kelimeler dönüyordu.

Her zaman. Daima.

"Elbette beraber gidebiliriz." dedi bana bakarken. Yanındaki çocuğu görmedi bile. Yanağıma ufak bir öpücük kondurdu ve elimden tuttu. Onunla el ele tutuşmak çok doğaldı. Refleks gibi. Sanki ömrüm boyunca bunu yapmışım gibi. Çok kolaydı.

Hayalet Gölge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin