"Kayla! Sürü peşimizde!" diye koşarak yanıma geldi Alin.
Elbette öyleler.
Hızla yerden kalkıp saçlarımı aldım ve kıyıda köşede duran küçük ateş çukurlarından birine attım. Her ne olursa olsun bizi takip etmelerini sağlayan her şeyden kurtulmak zorundaydık. Koku, büyü ya da herhangi bir şekilde yakalanmayı göze alamazdık.
Kimliğim beni çoğu kişi için hedef yapıyordu.
"Onlar insan. Sürü biraz kırıcı değil mi?" derken alayla gülümsedim. Tartarus'un içinde yanan insanların insanlığından geriye pek bir şey kalmadığını biliyordum ve benden de geriye pek bir şey kalmadığını hissediyordum. Yaptığım şeyler, yapacağım şeyler...
Kılıcı elimde çevirip sıkıca kavradım. Alin zevkle gülümsedi. "Artık ölü insanlar." kıkırdadım. Öyleydiler.
Etrafımızı yaklaşık on iki kişi sardılar. Hepsi de bedenleri tuhaf açılarla bükülmüş, yüzlerinde çeşitli izler olan, korkunç görünüşlü ruhlardı. Bir zamanlar yeryüzünde nefes alırken şimdi burada çürüyorlardı. "S-sizi götürmeye geldik. B-bizimle gelmelisiniz."
Şekil değiştiren gibi konuşsalar da tüm cümleleri aynı şekilde söyledikleri için onlardan birileri olmadıklarını görebiliyordum. Yine de bu onları daha az tehlikeli yapmıyordu.
"Bizi kime götürmek istiyorsunuz?"
"E-efendimize."
Alin derin bir nefes verdi. Peşimizde olan biri olduğunu biliyorduk ama kim olduğu hakkında pek bir fikrimiz yoktu. Bu yüzden olabildiğince kaçmaya çalışıyorduk. En azından Alin bana öyle göstermeye çalışıyordu ve Arsen bir yolunu bulana kadar burada kalacağımızı söylemişti.
"Efendiniz bizi kendi almak zorunda kalacak." dedi öfkeyle Alin. Çok geçmeden uzaktan yaklaşan adım sesleri duymaya başladık. O kadar fazlaydı ki bu sesleri duyamamak imkansızdı. En kötü olan yanı ise istesek de artık kaçamayacak oluşumuzdu.
"Öleceksek kendimizle beraber onlarcasını götüreceğimizden emin olabilirsiniz." dedim kendimden emin bir sesle. Kılıcı hemen yanımda olan şekli iyice bozulmuş ruha savurdum. Gövdesini boydan boya kesen kılıç ile kendi için yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı.
Alin de benimle beraber saldırdı. Uzun, sarısı gittikçe yok olan saçları havada onunla beraber dönerken derin bir nefes aldım. Karşımdaki ruhlara daha sert saldırdım. Kestiğim saçlarımın öfkesi içime dolmuştu bir anda. Etrafımda döndüm ve kılıç birinin boğazını kesti. O sırada yandan gelen saldırıyı karşılayamadım ve kolum omzumdan dirseğime kadar kesildi. Neyse ki çok derin değildi.
O anda zihnimde bir görüntü parladı. Daha önce de bir yaratıkla savaşmaya çalıştığını hatırladım. Başımı yere çarpışım, metrelerce havada uçuşum... Bir anda hepsi zihnime yüklendi. Nasıl ikinci kez öldüğümü hatırladım. O korkunç ateşi ve onun ruhumda bıraktığı izleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
ФэнтезиKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...