Bazen kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordum. Tüm bu öfke, tüm bu belirsizlik beni yutacakmış gibi geliyordu. Sanki yalnızca Olimpos değil, tüm dünya bana dardı. Ailem olamazdı, aşkım olamazdı, arkadaşım olamazdı. Omuzlarıma yüklenen bu yük beni sadece aşağı çekiyordu. Hiç durmadan daha da derine ve daha da acıya.
Sessizliğe ihtiyacım vardı.
Koşarak lunaparktan çıktım. Nereye gitmem gerektiğini bilmiyordum ama dudaklarımın arasından dökülen büyü beni davetsiz misafirlerden ve yukarıdaki gözlerden uzak tutacaktı. Tanrılar, tanrıçalar, Karan veya başka herhangi biri. Bir süre kimse beni göremeyecekti.
Peşimden gelen Kayra'nın enerjisini hissedince kendimi bir köşeye attım. Kayra yanımdan geçerken bir an duraksadı. Hissetmiş olamazdı. Kaşları çatıldı. Benim de kaşlarım çatıldı. Yapıştığım duvara daha da sindim. Gökyüzü aşkına! Sadece sessizliğe ihtiyacım vardı. Dünyaya inmişken tadını çıkarmak istiyordum. Zaten eninde sonunda oraya dönecektim. Orası benim evimdi. Nefret etsem de sevsem de bir önemi yoktu. Oradan başka gidecek bir yerim yoktu.
Kayra, derin bir nefes verdi. Ardından geldiği yere döndü. Birkaç saniye sonra onun ve Poseidon'un yeryüzünden ayrılan enerjilerini hissettim. Yükseldikçe yükseldiler ve en sonunda dünyayı terk ettiler. Saklandığım yerden çıktım ve sokaklara daldım. Amaçsızca etrafta dolaşmaya başladım.
Bir sokak arasından çığlık sesi gelince adımlarım bıçak gibi kesildi ama hemen ardından hızla oraya koştum. Yemin ederim, benim suçum değildi. Bela dostum, sürekli beni buluyordu. Ara sokağa girdiğim zaman bir kızla uğraşan üç tane aptalı gördüm. Hızla onlara doğru ilerledim. "Hey!" dediğim zaman bana baktılar.
İçlerinden biri beni baştan aşağı süzdü. Öyle rahatsız oldum ki neredeyse parmaklarımın arasından çıkacak bir şimşek onu kızartacaktı. "Bakın kim eğlencemize katılmaya karar vermiş?" kaşlarım sertçe çatıldı. Öfke içimde kabarırken karanlık etrafımda dolaştı. Tek emrini bekliyordu. Onların hayatını ellerinden almak o kadar kolaydı ki...
Hayır.
Kimseyi öldürmek yok.
Ama yapmaya kalkıştıkları şey...
Güllerime tutundum tüm gücümle. Onlar hızla emrime uydular ve hızla yerin altından çıktılar. Üç aptalın da bedenine daha onlar ne olduğunu anlamadan sarıldılar. Dikenler tenlerine batarken çığlık atmak istediler ama her denediklerinde dikenlerim yanaklarına daha sert saplandı.
"Ne o? Yoksa konuşamıyor musunuz?" dedim alayla gülerek. Havadaki elimi bir anda yumruk yaptım. Aptal bedenlerindeki aptal kemiklerin kırılma sesi kulaklarıma doldu. Çok büyük hasar değildi. Yaşayacaklardı ama ölmüş olmayı dileyeceklerdi.
Şoka girmiş kıza döndüm. Hemen ona doğru ilerledim ve koluna girip dik durmasını sağladım. "Hey, iyi misin? Konuşabilir misin?" diye sordum yumuşak bir sesle. Bana baktı sonra dönüp onlara baktı, bir daha bana baktı en sonunda ise başını sallayıp beni onayladı. Derin bir nefes verdim. "Eve gitmek ister misin? Yardımcı olabilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasíaKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...