Zihnim bir savaş alanıyken bedenim tir tir titriyordu. Güç, o kadar fazlaydı ki o an sanki içimden çıkıp gitmese beni parçalara ayıracaktı ama o benimdi, kahretsin! Bu güçler benim birer parçamdı. Nasıl olur da benden gidebilirlerdi?
Bedenimden çıkan mavi bir dalga odayı sardı. Şimşek. Oysa ben onu kazanmak için neler yapmıştım. Bu kadar kolay mıydı? Onca şeyden sonra gökyüzünü kaybetmek bu kadar kolay mıydı?
Gücüm Caira'nın içine dolarken Tanrı Zeus ve Kayra ile olan bağım nedense zarar görmedi ki bu imkansızdı. Bizi bağlayan şey gökyüzüyken güçlerimin benden alınması bağın kopmasını gerektiriyordu. O halde neden kopmamıştı?
"Kayla..." diye mırıldandı Karan dehşet içinde. Bakışlarım ona döndüğü zaman arka sağ çaprazında duran ayna ile göz göze geldim. Kollarımı koruma içgüdüsü ile kendime sardım. Bu olamaz, diye düşündüm. Sadece olamaz işte.
Tanrı Zeus'un kopyası olan masmavi gözlerim elaya dönmüştü. Sapsarı, altın sarısı saçlarım kumrala hatta siyaha çalıyordu. Sonra onu gördüm. Caira'yı. Nasıl bana döndüğünü. Benim ise ona döndüğümü.
Kader Tanrıçaları, bir anda odada belirdiler. Üçünden ayrı ayrı gülme sesleri yükseldi. "Demek güçler asıl sahibine döndü." hayır, onlar benimdi. Benim parçamdılar. Caira'ya ait değildiler. "Neler oluyor?" dedim nefes nefese. "Kahretsin!" diye bağırdım. Benim bağırmam ile odadaki tüm camlar paramparça oldu. "Neler oluyor? Biriniz bana cevap versin!"
Moiralardan biri etrafımda dolaştı. "Güçlerin yok ama nasıl olur da auran ufacık bile değişmez?" güçlerim yok ama nasıl olur da Tanrı Zeus ve Kayra ile hala bağlı olabilirim?
Bir tanesi güldü yine. "İkizlerden güçlü olan diğerini sonuna kadar tüketir. Olimposlu ikizlerde var olan bir lanet bu." başımı iki yana salladım hızla. Daha fazlası vardı. Bir başka kandırmaca daha yapıyorlardı, bir başka oyun daha oynuyorlardı. "Yalan söylüyorsunuz." dedim düz bir sesle ama nefretle onlara bakarken. "Tanrı Apollon ve Tanrıça Artemis'in üzerinde böyle bir lanet yok. Yine oyun oynuyorsunuz, Moiralar ama şimdi hiç sırası değil."
Bugün herkesi şaşırtıyordum. Dudaklarımın arasından dökülen kelimeler bana ait değil gibiydi. Ben her zaman naziktim ama öfke o kadar yoğundu ki içimdeki boşluğu kaplamaya çalışıyor yapamadıkça daha da artıyordu.
"Bu çok kötü oldu." dedi içeri giren Afrodit. "Balo bu akşam. Herkes Kayla ve Caira'yı görmek isteyecek." tüm duygularım bana saldırdı. Deli gibi ağlamak istiyordum. Ölene kadar ağlamak ama bunu yapamazdım. Kesik kesik nefes aldım. Göğsüm hızla inip kalktı. Delirmek üzereydim. Hala, hala aptal bir baloyu düşünüyorlardı. Tanrıça Hera "Yer değişin." dedi düz bir sesle. "En azından bu akşamlık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
FantasyKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...