"Pes et ya da öl."
Kurallar her zaman olduğu gibi şimdi de son derece açık ve netti. Güçler serbest ve biri ölene ya da pes edene kadar düello devam eder. O halde söyler misiniz? Ölmeli miydim yoksa pes mi etmeliydim? Cevabımın gayet açık olduğunu hepiniz biliyorsunuz.
Zehir yeşili gözler, gökyüzü mavisi gözlerime bakıp kanımı akıtmaktan son derece büyük bir zevk alacağını açıkça söylüyordu. Karan gayet iyi biliyordu ki onun karşısında pes edip tüm gururumu ayaklar altına almaktansa savaşarak ölmeyi tercih ederdim. Ancak bilmediği bir şey vardı. O da benim kan akıtmakla alakalı hiçbir sorunumun hiçbir zaman olmadığıydı.
Birilerini öldüremezdim ama zevkle zarar verebilirdim.
Güllerim arkasında yavaş yavaş yeşermeye başladı. Ancak fark etmesi uzun sürmezdi ve bu yüzden dikkatini dağıtmak zorundaydım. Çünkü eğer fark ederse güllerimi hemen yakardı ve ben tek şansımı da elimden kaçırmış bir şekilde ölürdüm. Buna izin verecek değildim.
"Biliyor musun, Karan?" dedim nefes nefese. Fazla güç kullanmaktan kollarım titriyordu ve alnımdan boncuk boncuk yerler akmaya başlamıştı. Beni ne kadar çok zorladığının ve yakında daha fazla dayanamayacağımın farkındaydı. Buna rağmen bir saniye bile tereddüt etmedi. Karşımdaki kişinin bir zamanlar tanıdığım o kişi olmadığını görmek o kadar da zor değildi artık.
Tek kaşını kaldırıp bana baktı. Ona hafifçe gülümsedim. "Kayla, karanlıktan ve kötülükten uzak duran demek." Bunu zaten bildiğini biliyordum. Hala aynı ifade ile bana bakması sinirlerimi bozsa da umursamadım. Beni dinliyor gibi olsa da dikkati hala tam olarak benim üzerimde değildi. Tetikte duruyordu ve bu beni deli ediyordu. Dikkatini dağıtmak için konuşmaktan fazlası gerekecekti.
Bu yüzden "Karan ise karanlık ve kötülük demek." diye mırıldandım. Bu kez kaşları çatıldı. İşte şimdi dikkatini çekmiştim. Bu zaferi yaşamamayı ve gülümsememeyi zor da olsa başarırken gözlerine bakarak konuşmaya devam ettim. "Ancak bizi karşı karşıya getirirken unuttukları bir şey var." dediğim zaman zehir yeşili gözlerde oluşan soru işaretlerini fark etmiştim. Binbir zorlukla oluşturmayı başardığım gülüm usul usul arkasında büyürken büyük bir zevkle fısıldadım.
"Yasak olan cezbeder."
İşte o an... Zincirlerinden birini kırdığım ilk an, o andı. Duvarına sert bir darbe indirmiştim.
İyice büyüyen gülümün dikenlerinden birinin hızla büyümesini sağladım. Hemen ardından ise kendimden emin bir şekilde emir verdim. Boyutları gittikçe artan dikenim sırtından içeri girip göğsünden dışarı çıktı. Onu sırtından bıçaklamıştım. Hem de bir saniye dahi tereddüt etmeden... Yüzüme sıçrayan ve ona ait olan kızıl kan damlaları eşliğinde ona müthiş bir gülümseme bahşettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Gölge
Viễn tưởngKitap Şarkısı : Yüksek Sadakat - Katil ve Maktül *** Oyunun adı: aşk, kan ve gül. *** Rekabet ve hırs... Nefret ve aşk... Olimpos parlak dönemlerinden birini yaşarken doğan iki varis dengeleri değiştirmeye geliyor. *** Öldürdüğü güzele ağlayan...