İyi okumalar dilerim...
Kırk gün sonra...
Tuğçe'den anlatım...
Yeniden aşık olmak;
Zor günleri geride bırakmış olmanın mutluluğu ile başladım yeni güne. Dudaklarıma kondurulan öpücüklerin yanı sıra bana ait olmuş o özel koku ciğerlerime iliştiği an kendimi yeryüzünün bize bahşedilen cennetinde bir kez daha var olduğumu anladım.
Çok eksilmiş olsak da kazanmıştık. Başarmış ve birbirimize sahip olarak durmak bilmeden ilerliyorduk. En önemlisi de aile olduk. Bir artık kocaman bir aileydik.
Güzel adamımın yüzüne baktım. Artık o eski gözaltı morlukları, boş düşünceler ya da büyük kaygılar yoktu. Öyle bir temizlik yapılmıştı ki, artık her birimiz anne karnından yenden doğmuş gibiydik. Bu sefer ben eğildim sevdiğimin dudaklarına. Derin öpücükler kondurdum dolgun dudaklarına.
İçimi yakan, beni günde güne bağlayan o kokuya bir kez daha sarıldım ve kendimi o iri bedene bıraktım. Öylesine çok özlemiştim ki onu, onun olmayı. Kelimeler ile tarifi zordu benim için. Birbirimizin sıcaklıklarında kaybolmak üzereyken miniklerin kokuları sardı etrafı.
Cihat başını sağa sola doğru sallayıp kısık sesle konuştu.
"Bu çocuklar sadece seni emiyor ve bu kadar kötü koku çıkartmayı nasıl başarıyorlar anlamış değilim".
Onun bu söylemine karşılık gülen taraf ben oldum.
"Yapacak bir şey yok sevgilim. İstedik bir kere, her şeylerine katlanacağız".
Gerçekten öyleydi. Her çift anne ve baba olabilirdi fakat ana baba olmak farklı bir kavramdı. En basit örnek şuan karşımda gördüğüm manzaraydı.
Cihat ikizleri yan yana bebek masasına yatırıp altlarını değiştiriyordu. Öyle güzel öğrenmişti ki, tüm dikkati ile onları temizleyip birkaç dakika altlarının hava almasını sağlıyor sonra bebek yağını mahrem yerlerine sürüp pudraladıktan sonra yeni bezlerini altlarına bağlıyordu.
Ve bu işlemi günün her ihtiyaç duyulduğu anında yerine getiriyordu. Aşk onunla bir kez daha anlam kazanmıştı hayatımda.
Kurtulup kaçmak istediğim bu adam hayatımı değiştirmişti. Esas Tuğçe'nin kim olduğunu, neyi sevdiğini ya da neler yapabileceğini öğretmişti. Kısacası bu adam hem benim aşkım, hem de öğretmenimdi.
Kötü başlayan, ama sonunu mutlulukla taçlandırdığım öğretmenim.
Hayat başlı başına bir sınavdı. Şöyle dönüp ardım baktığımda aslında atlatamayacağım birçok yangından kurtulduğumu görüyordum. Tabi affetmekte gücük çektiğim birçok unsur da vardı. Ama sebebini bildiğim gibi gelişmesini de yaşadım, sonucunu da.
Şimdi yapılması gereken tek şey ise birbirimize daha fazla sahip çıkmaktı. Her şey bir ana bugünün anlam daha başkaydı.
Kırk günümüz dolmuştu. Bugün annemin ayrı bir heyecanı vardı. Torunlarının mevlidi okunacaktı ve beni bir kenara atıp sadece onlar için çeşitli hazırlıklar yapıyordu. Bana kızgınlığını anlasam da yapacak bir şey yoktu. Onca sancının içinde, tutsaklıktan kurtulduğum an sevdiğimin canı derdine düşmüşken onu aramak gelmedi aklıma.
Bir şekilde gönlünü alacaktım fakat ikimizin de zamana ihtiyacı vardı. Normal şeyler yaşamadık. Anlayışlı olmak en önemli unsur her iki taraf içinde. Yüzüme konulan öpücükle daldığım düşüncelerden sıyrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
General FictionKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...