İyi okumalar dilerim...
Tuğçe'den anlatım...
Kaçış;
Cihat'ın bizi bulduğu andan itibaren her şey inanılmaz derecede değişikti. Bir takım değerlerin farkındaydım elbet fakat şuan onunla özel uçağında yan yana Vietnam'a gidiyor olmak cehennemden kaçış gibi gelmişti.
Daha önce bir çok Asya ülkesine gitmiştim ama Vietnam'a ilk kez gidiyordum. Üstelik yanımda bir tane kıyafet olmadan. Yaklaşık on saati aşan bir uçuş olacak. Ayrıca aramızda dört saatlik bir yörünge farkı da vardı.
Neticede ben biraz tatil yapma fırsatı bulmuştum. Bizimle birlikte Rauf'ta geliyordu. Cihat'ın burada birkaç haftadır ertelediği mühim işlerin olduğunu söylemişti.
İlgilenmiyordum onun işleri ile. Madem yanında gidiyordum, sadece göreceğim yeni ülkenin güzelliklerini yaşayacaktım.
Midemin gurultusu sessizliği bölerken gözlerimi kapatıp içimden bir siktir çektim. Cihat "kendini neden aç bırakıyorsun?" diye sordu. Sıkıntıyla soluk alıp "aslında akşam yemeği yedim. Sadece alkolden sonra yine acıkan bir bünyem var" diyerek cevapladım sorusunu.
Cihat koyulaşan gözleri ile "ne kadar içtin?" diye sorunca bıkkınlıkla omzumu sallayıp "söylemeyeceğim" dedim. O öfkeli bakışları görmek istemiyordum artık. Bana gözlerinin değmesini de istemiyordum. Biraz özgür kalmak, kendimi dinlemek ve yeni benliğimi yaşamak istiyordum.
Hayatım büyük çıkmazlara girmişti. En güvendiğim adamın ihanetlerini hayatımı cehenneme çeviren adam ile öğrendim.
Dışarıdan bakıldığında belki de yıkılmam gerekiyordu. Pes etmem hatta hayatıma son vermem. Ama olamazdı böyle bir şey. Bana güçlü bir varlık olmayı öğreten Seray annemi bırakamazdım.
Elimin üzerinde soğuk kemikli ellerini hissettiğimde irkildim. Başımı yavaşça ona çevirdiğimde neredeyse dudaklarımız birbirine değecek gibiydi. Gözlerimin içine bakıp "şimdi bir şeyler getirmelerini söyleyeceğim. Birlikte yeriz olur mu?" diye sordu.
Başımı sallayıp elimi kendime doğru çektim. Bana temas etmesini istemiyordum. Bunun artık Yaman'la bir ilgisi yoktu. Onun vücuduma bıraktığı lanet izleri kendim kazıyarak çıkartacaktım. Cihat görevlilere yiyecek bir şeyler getirmelerini söylerken bende başımı oturduğum koltuğa yasladım.
Cihat "iki arkadaş gibi sohbet edebilir miyiz?" diye sordu. Gerçekten, ama gerçekten şaşırma kotam dolmuştu. Başımı yerimden kaldırmadan ona doğru çevirip "cidden bu soruyu sordun mu?". Cihat "sadece arkadaşça" dedi.
Başımı kaldırıp yerimde dikleştim ve konuşmaya başladım. "Aksi mümkün mü Cihat? Bana kalırsa hiç muhatap olmamak en güzeli ama madem istedin edelim bakalım" dedim. Görevliler yan tarafa masa hazırlıyorlardı.
Cihat "gel hem bir şeyler yiyelim, hem de biraz sohbet edelim" dedi. Birlikte oturduğumuz yerden kalkıp yan tarafa geçtik. Bakışlarım uçağın ön kısmına iliştiğinde Rauf'un hostes kızla fazla samimi oluşu dikkatimi çekti.
Bu durum tebessüm etmeme neden olurken Cihat'ta baktığım yöne bakmaya başladı. Erkekçe kıkırdayıp "serseri" diyerek yerine oturdu. Bende yanındaki yerimi aldığımda "eee anlat bakalım" dedim.
Cihat "ne öğrenmek istiyorsan sen sor, ben de cevaplayayım" dedi. başımı sağa sola doğru sallayıp "iki arkadaş birbirine soru sormaz Cihat. Olan ne varsa anlatırlar ve konuşurlar" dedim.
Cihat derin bir nefes alıp "liseye gidiyordum ve çok sevdiğim bir grubum vardı. Birlikte hem basketbol oynar hem de boks sporu ile ilgilenirdik" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
Ficção GeralKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...